Kızamık
Kızamık, kızamık (rubeola) virusunun etken olduğu, özellikle çocuklarda görülen çok bulaşıcı, ateş, nezle, öksürük ve konjonktivit ile karakterize, enantem ve ekzantemlerle seyreden döküntülü bir hastalıktır.
ETYOLOJİ:
1- Kızamık virusu , Paramyxoviridae ailesinin Morbilivirus genusunda yer alan ve tek antijenik serotipi olan bir virustur.
2- 100-250 nm boyutlarında, negatif polariteli RNA içeren, heliksel kapsidli zarflı viruslardır.
3- Viral zarf, infekte hücreden gelen bir lipid tabakası ve bunun üzerinde bulunan 9-15 nm uzunluğunda iki tip viral glikoprotein peplomerler içerir.
Hemaglutinin (H) glikoproteini virusun konak hücre yüzeyine adsorbsiyonunu sağlar. Ayrıca H glikoproteini virusun maymun eritrositlerini 37°C’de hemaglutine etmesini sağlar.
Füzyon (F) glikoproteini hücre füzyonunu, hemoliz olayını ve virusun hücre içersine girmesini sağlar.
Paramiksovirus ailesinin diğer üyelerinden farkı, kızamık virusunda nöraminidaz aktivitesinin olmamasıdır.
3- Zarfın hemen altında bulunan üçüncü protein virusun hücreden tomurcuklanma ile olgunlaşmasında anahtar rol oynayan matrix (M) proteinidir.
4-Tek iplikli RNA’yı çevreleyen nükleokapsid oluşturan diğer bir internal protein nükleoprotein (NP).
Bu nükleoprotein içersinde P ve L olarak diğer iki protein daha mevcuttur. P ve L proteinlerinin RNA polimeraz aktivitesi taşıdığı ve viral RNA replikasyonunda rol oynadığı saptanmıştır.
Özyapı proteinlerine karşı oluşan T hücre cevabı kızamığa karşı korunmada rol oynamaktadır.
Klinik örneklerden virus izolasyonu,
insan ve simian orjinli primer böbrek hücre kültürlerinde başarılı bir şekilde yapılmıştır.
Doku kültürlerinde çok nükleuslu dev hücreler şeklinde sitopatik etki meydana getirir.
Konak hücre sitoplazması ve nükleusunda inklüzyon cisimcikleri oluşturur.
EPİDEMİYOLOJİ:
Kızamık 2000 yıldır bilinen bir hastalık olmasına rağmen, hastalığın yapısı 150 yıl öncesine kadar bilinmiyordu.
1846’da Panum, Faroe Adalarında kızamık epidemisini araştırmış ve hastalığın bulaşıcı, 2 haftalık inkübasyon süresi olduğunu ve geçirilen hastalığın hayat boyu bağışıklık bıraktığını kaydetmiştir.
1963’te canlı attenüe kızamık virus aşılarının kullanılmaya başlanmasından beri hastalık, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde kontrol altına alınmıştır.
Gelişmiş ülkelerde kızamık okul öncesi yaşlarda, geri kalmış ülkelerde daha küçük çocuklarda
Gelişmekte olan ülkelerde çocuk ölümlerinin önemli bir sebebidir ve dünyada her yıl 1-2 milyon çocuk kızamıktan ölmektedir. Latin Amerika başta olmak üzere global olarak kızamık eredike edilememiştir.
20 yaş üzerindeki erişkinlerde de görülmektedir.
Çoğunlukla aşılanmamış veya bağışıklığı yeterince koruyucu olmayan veya immün sistemi baskılanmış kişilerdir.
Ülkemizde kızamık antikor pozitiflik oranları yüksek.
Bu seropozitiflik erişkin yaşlardakilerde doğal infeksiyonun bir sonucu olarak meydana gelmişken, çocuklarda ve genç yaş grubunda aşılama ile sağlanan seropozitifliktir.
Kızamığın doğal konakçısı sadece insandır.
Hastalığın prevalans ve yaş insidansı, toplum yoğunluğuna, ekonomik ve çevresel faktörlere ve etkili canlı virus aşılarının kullanılmasına bağlıdır.
Aşı kullanılmazsa her 2-5 yılda, 3-4 ay devam eden epidemiler meydana gelir.
Aşının düzenli olarak kullanıldığı ülkelerde hastalık insidansında belirgin bir azalma meydana gelmiştir.
Ülkemizde yapılan değişik çalışmalarda aşılama ile şağlanan serapozitiflik oranlarının %45 ile %91 arasında değiştiği görülmektedir.
Kızamık, esas olarak okul öncesi çocuklarda görülmektedir. Bu çocukların çoğu bebeklik döneminde aşılanmış çocuklardır.
Okul çağında aşılanmış çocuklarda kızamık son derece nadirdir.
Kızamık virüsü dayanıksız bir virüs olup, asite, proteolitik enzimlere, ışığa ve kuruluğa duyarlıdır. Virüs özellikle nemli ortamlarda havada birkaç saat canlı kalabilir. Bu nedenle kış aylarında insidans artar.
Kızamık, solunum yolu ile, damlacık infeksiyonu şeklinde bulaşır. Hastaların öksürük ve nezle hallerinin pik yaptığı prodromal devrenin sonuna doğru bulaşıcılık artmaktadır. Bulaştırıcılık döküntü meydana geldikten sonra birkaç gün daha devam eder.
Poliklinik ve doktor ofislerinin kızamığın yayılmasında rolleri vardır.
KIZAMIK VİRÜSÜNE BAĞLI DİĞER HASTALIKLAR
Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) ,
multipl skleroz (MS)
Crohn hastalığı
Kemiklerin Paget hastalığı
sistemik lupus eritematosus (SLE)
İMMÜNİTE:
Doğal infeksiyondan sonra yaşam boyu bağışıklık gelişir.
Anneden pasif olarak geçen maternal antikorlar yaşamın ilk aylarında bebeği korur.
Aşılamadan sonra uzun süreli, muhtemelen ömür boyu bağışıklık gelişir.
Kızamık ile reinfeksiyon meydana gelebilir. Ancak asemptomatik olup sadece antikor titresinde artışa neden olur.
Kızamıkta hücresel immünite ve sitokinlerin etkileşimi söz konusudur.
İnfeksiyon sırasında CD8 ve CD4 hücreleri aktive olur ve virusun temizlenmesine ve döküntünün gelişmesine katkıda bulunur.
İyileşme sırasında, IL-4 gibi baskılayıcı sitokinlerin yükselmesi ile hücresel cevapta baskılanma gelişir ve bunun sonucu olarak, tüberkülin testi gibi geç tip aşırı duyarlılık testlerinde baskılanma olur. Allerjik astma ve egzamada iyileşme görülmüştür.
PATOGENEZ:
Solunum yolu ile alınan virüs solunum yolları epitel hücrelerine girer, respiratuar mukozada lokal olarak çoğalır ve bölgesel lenf nodlarına yayılır, primer viremi meydana gelir.
Virüs lökositlerle retiküloendotelial sisteme (RES) yayılır ve infekte olan RES hücrelerinde nekroz meydana gelir. Nekrozun bir sonucu olarak, virüs tekrar dolaşıma salınır ve lökositlerin yeniden invazyonu ile sekonder viremi meydana gelir.
Kızamığın sekonder viremik fazından sonra hastalık respiratuar mukozaya yayılır ve kızamığın klasik bulguları olan öksürük ve nezle ortaya çıkar.
Kızamık, direkt olarak krup, bronşiolit ve bronkopnömoniye neden olabilir.
Solunum yollarında meydana gelen ödem ve silia kaybı gibi hasarlar, bakteriyel otitis media ve pnömoni gibi sekonder komplikasyonlara yol açar.
Solunum yolu semptomlarından birkaç gün sonra Koplik lekeleri ve bunu takiben döküntü meydana gelir.
Döküntülerden ve mukozal yüzeylerden yapılan mikroskopik incelemelerde çok çekirdekli dev hücreler görülür. Döküntü ile birlikte antikor oluşur ve bulaştırıcılık sonlanır.
Solunum yolu semptomlarından birkaç gün sonra Koplik lekeleri ve bunu takiben döküntü meydana gelir.
Döküntülerden ve mukozal yüzeylerden yapılan mikroskopik incelemelerde çok çekirdekli dev hücreler görülür. Döküntü ile birlikte antikor oluşur ve bulaştırıcılık sonlanır.
Deri ve mukozalardaki döküntülerin konağın hipersentivitesi olduğu kabul edilmektedir. Kızamık virüs antijeni, immunofloresan yöntemlerle döküntülerden gösterilebilir ve döküntünün erken döneminde virüs izole edilebilir.
Döküntünün ilk gününde lenfositlerdeki azalma nedeni ile lökopeni görülür. Sonradan granülositopeni izlenebilir. Kızamık virusu lenfoid dokuda (dalak, timus, lenf nodları) çoğalabilir ve akut infeksiyon sırasında monositlerden ve diğer mononükleer hücrelerden izole edilebilir.
KLİNİK BULGULAR
10-14 günlük inkübasyon süresini (ortalama 11 gün, erişkinlerde çocuklardan daha uzundur)
takiben prodromal devre
Bu devre sekonder viremi ile aynı zamanda meydana gelir. Halsizlik, ateş, iştahsızlık, konjonktivit, burun akıntısı ve öksürük gibi solunum yolları semptomları bu devredeki belirtilerdir. Sık olmasa da laringeal tutulum görülebilir. Prodromal devre 3-4 gün devam eder.
Döküntülerin başlangıcından 1-2 gün önce, kızamık için patognomonik bulgu olan Koplik lekeleri görülür. Bu enantemler ikinci molar dişler hizasında yanak mukozasında, kum tanesi şeklinde, kırmızı zemin üzerinde beyazımtrak-mavimtrak görünüşte olup ışıkta daha iyi görülürler. Birkaç gün içinde kaybolurlar.
Kızamık döküntüsü prodromal devreyi izleyen 2-4 gün içinde yüzden başlar ve aşağıya doğru ilerleyerek, boyun gövde ve son olarak da ekstremitelere yayılır. Eller ve ayaklar etkilenmeyebilir.
Döküntü eritematöz ve makülepapüler tarzda olup, özellikle yüzde ve boyunda birleşme eğilimindedir. Döküntü 5 gün kadar devam eder.
Döküntü başladıktan birkaç gün sonra ateş düşer ve hastalar kendini daha iyi hisseder.
İyileşme döneminde avuç içi ve ayak tabanı hariç, deskuamasyon meydana gelebilir.
Tam iyileşme 7-10 günde olurken, öksürük bir süre daha devam eder. Erişkinlerde halsizlik 1-2 hafta devam edebilir.
Ateş, 6 gün kadar devam edebilir ve 40-41˚C'ye kadar yükselebilir.
Febril dönemde prodaktif öksürük ve bronşite ait oskültasyon bulguları alınabilir. Öksürük en geç kaybolan bulgudur. Bronkopulmoner semptomlar, primer viral infeksiyonun ayrılmaz parçasıdır.
Radyolojik olarak da akciğer tutulumu tesbit edilebilir. Yaygın lenfadenopati akut febril hastalığa eşlik eder ve haftalarca devam edebilir.
Bulantı ve kusma daha çok erişkinlerde görülen seyrek bulgulardır ve genellikle serum aminotransferaz yüksekliği ile birliktedir.
KOMPLİKASYONLAR
Ateşin devam etmesi veya tekrarlaması ve lökositoz, otitis media ve pnömoni gibi bakteriyel sekellerin delilidir.
Kızamığın en sık görülen koplikasyonları, solunum sistemi ve sinir sistemi komplikasyonlarıdır.
Virüsün kendisi solunum sistemini etkileyerek, krup, bronşit, bronşiolit ve nadiren interstisyel dev hücre pnömonisine neden olabilir.
Streptokok, pnömokok, stafilokok ve Haemophilus influenzae gibi bakterilerle süperinfeksiyon da gelişebilir.
Bebeklerde kızamıktan ölümlerin %60’ını pnömoniden ölümler oluştururken, 10-14 yaş çocuklardaki ölümler daha çok akut ensefalit nedeni iledir. Larinjit, keratokonjonktivit diğer komplikasyonlardır.
Gebe kadınlarda hepatit ve pnömoni ile seyreden ciddi kızamık olguları bildirilmiştir. Prematüre doğum ve ölü doğum görülebilir.
Kızamık sonu ensefalitler akut veya kronik (SSPE)olabilir.
DEV HÜCRE PNÖMONİSİ: İmmün sistemi baskılanmış hastalarda (AIDS gibi) kızamık virusu genellikle fetal seyreden dev hücre pnömonisine neden olur. Dev hücre pnömonisi HIV pozitif, kızamık aşısı yapılmış kişilerde de görülmüştür.
MODİFİYE KIZAMIK: Kızamığa karşı pasif immüniteli kişilerde gelişen hafif dereceli bir tablodur. Daha çok maternal antikorların koruduğu 1 yaşın altındaki bebeklerde ve gama-globulin alanlarda görülür. Klasik kızamık bulguları yoktur, genellikle asemptomatiktir.
ATİPİK KIZAMIK: Ölü kızamık aşısı ile aşılanmış kişiler birkaç yıl sonra kızamık virusu ile karşılaşırlarsa ortaya çıkan bir sendromdur. Atipik kızamık, aşının hazırlanması sırasında H antijenleri korunurken, F antijenlerinin formalin ile inaktive edilmesi sonucunda F antikorlarının oluşamaması sonucudur. Böylece füzyon yolu ile virüsün hücreden hücreye yayılımı engellenemez.
Atipik kızamıkta inkübasyon süresi tipik kızamığa benzer. Yüksek ateş, başağrısı, miyalji, karın ağrısı ve kuru öksürük 1-3 gün devam eder.
Ürtiker tarzında, makülopapüler, hemorajik ve/veya veziküler döküntüler meydana gelir. Doğal kızamıktakinin aksine döküntü el ve ayaklardan başlar, başa doğru yayılır. Koplik lekeleri nadiren görülür. Lober veya segmental tarzda pnömoni sıktır. Atipik kızamıkta semptomlar 2-3 hafta devam eder. Kayalık Dağlar ateşi, varisella pnömonisi, kızıl ve meningokoksemi ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Tanı, klinik, epidemiyolojik ve serolojik testlerle konulur.
Daha önce ölü kızamık aşısı olmuş ve daha sonra canlı aşı yapılmış kişilerde de atipik kızamık geliştiği bildirilmiştir.
İMMÜNKOMPROMİZE HASTALARDA KIZAMIK: AIDS, maliğnensi ve konjenital immun yetmezlik gibi hücresel immunite bozukluklarında ciddi seyirli kızamık görülebilir. Bu hastalarda mortalite hızı yüksektir ve döküntü çoğu kez yoktur. Malnütrisyonlu çocuklarda da kızamık ciddi seyreder.
GEBELİKTE KIZAMIK:
Gebelikte kızamığın bilinen bir konjenital anomali riski yoktur. Ancak gebelikte kızamık ciddi seyirlidir ve spontan abortuslara ve prematüre doğumlara neden olabilir. Eğer aktif kızamıklı bir anne doğum yaparsa bebeğe immunoglobulin (IG) verilmesi gerekir.
TANI
Öncelikle epidemi veya temas, seyahat öyküsü alınmalıdır.
Döküntü olmadan ve Koplik lekeleri görülmeden önce tanı zordur. Ancak konjonktivit, nezle hali ve öksürüğü olan bir hastada akla getirilmelidir.
Erişkin hastalarda döküntüler menekşe renginde, birleşmeye meyilli, deriden hafif kabarık ve çocuklardan daha yaygındır.
Önceden aşılanmış olması tanıdan uzaklaştırmamalıdır. Çünkü aşılama okul öncesi dönemde veya daha önce yapılmıştır.
Ayırıcı tanı
Kızamıkçık, (kulak arkasında lenf adenopati ve pembe renkli döküntüler)
kızıl, (boğaz ağrısı, deskuamasyon, çilek dili ve lökositoz)
infeksiyöz mononükleozis, (serolojik testler)
sekonder sifiliz,
ilaç döküntüleri,
toksik şok sendromu ve
Kawasaki hastalığı (erişkinlerde nadirdir) ayırıcı tanıda dikkat edilecek hastalıklardır.
LAB0RATUAR TANISI
Kızamığın prodromal evresinde lökopeni sıktır.
Lökositoz varsa bakteriyel süperinfeksiyon düşünülmelidir. İleri derecede lenfopeni (mikrolitrede 2000 altında) kötü prognozu gösterir.
Prodromal devre ve eruptif fazın başında nazofaringeal örnekler, balgam ve idrarda çok çekirdekli dev hücreler görülebilir ve maymun ve insan böbrek hücre kültürlerinde izole edilebilir.
İnfekte respiratuar ve üriner epitel hücrelerden floresan antikor testi ile kızamık antijeni gösterilebilir.
Labaratuar tanısında en sık kullanılan yöntem, akut ve konvelesan devredeki serum örneklerinde, kızamık antikorlarının titresinde dört kat veya daha fazla artışın belirlenmesidir.
Kompleman birleşmesi, hemaglutinasyon önlenim, nötralizasyon, enzim immunofloresan testleri kullanılabilir. Akut dönemde Ig M tipi antikorların saptanması bir çok laboratuarda yapılabilmekte olup tanı bakımından önemlidir.
PROGNOZ
Komplikasyon gelişmediyse kızamık çok nadiren fetal seyreder ve vakaların hemen hemen tamamı tam olarak iyileşir.
Ölüm, pnömoni sonucu bir yaşın altındaki çocuklarda ve erişkinlerde meydana gelir.
50 yaş üzeri erişkinlerde konjestif kalp yetmezliği en önemli ölüm nedenidir.
AIDS ve diğer immün yetmezlikli kişilerde prognoz nisbeten kötüdür.
Bakteriyel komplikasyonların uygun antibiyotiklerle tedavisi ölüm oranını önemli ölçüde azaltacaktır. Ancak antibiyotikler bakteriyel komplikasyonları engellemeyeceğinden proflaktik olarak kullanılmamalıdır.
Ensefalit, vakaların 1000'de birinde meydana gelir ve kızamığın şiddeti ile ilişkisi yoktur.
Subakut sklerozan panensefalit kızamıktan yaklaşık 7 yıl sonra meydana gelir. Kızamık aşısının yaygınlaşmasından sonra görülme oranı çok azalmıştır.
TEDAVİ
Kızamıkta spesifik antiviral tedavi olmayıp, semptomatik tedavi uygulanır.
Bu amaçla antipiretikler, öksürük ilaçları verilebilir.
Hastalar bol sıvı almalı, fotofobi gelişeceği için loş ve sakin bir odada yatak istirahatı verilmelidir.
Bakteriyel süperinfeksiyon gelişmişse antibiyotik tedavisi yapılmalıdır.
Proflaktik antibiyotiklerin yeri ve değeri yoktur.
Vitamin A(200.000 IU, oral, 2 gün)verilen çocuklarda hastalığın şiddetinin azaldığı gösterilmiştir.
Ciddi kızamık pnömonisi durumunda aerosolize ribavirin önerilebilir.
KORUNMA
Attenüe canlı virus aşıları son derece güvenilir ve etkili aşılardır. Eskiden tek doz aşının koruyucu olacağı düşünülürken artık ikinci doz aşı rutin olarak önerilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde rutin kızamık immunizasyonu 12. ayda başlar. Genellikle MMR (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) şeklinde uygulanır. İkinci rutin doz okula başlarken yapılmalıdır.
12 ay altında aşı uygulanması, anneden geçen antikorların varlığı nedeni ile önerilmemektedir. Eğer ülkemizde olduğu gibi kızamık insidansı yüksekse 6-9 aylık bebeklerde, ilerde tekrarlamak koşulu ile aşı uygulanabilir.
Canlı kızamık aşıları gebelikte, aktif tüberküloz, lösemi ve lenfoma durumlarında, kortikosteroid ve antimetabolitlerin kullanımı sırasında uygulanmaz. HIV pozitif çocuklar aşılanmalıdır.
Gamaglobulin (0.25 mı/kg,im), temastan sonra 6 gün içinde verilirse kızamıktan koruyabilir. Ancak gamaglobulin kullanımı rutin olmayıp, gebelik ve immünosupresyon gibi durumlarda, kızamık ile karşılaşıldığında önerilebilir.
Saglik, Kadin, Moda
6 Mayıs 2012 Pazar
5 Mayıs 2012 Cumartesi
Domuz Gribi
DOMUZ GRİBİYLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Domuz gribi nedir?
Domuz gribi, A (H1N1) tipi virüsten kaynaklanan, insanlarda hastalığa yol açan viral bir hastalıktır. Hastalık ilk kez Meksika ve ABD’de görülmüş ve daha sonra birçok ülkeye yayılmıştır.
Bu yeni H1N1 virüsü neden” domuz gribi olarak adlandırılmaktadır?
Bu virüse “ domuz gribi” denmesinin sebebi, domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu yeni virüs insan, domuz ve kuş virüslerinin bir karışımıdır.
Domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşıcı mıdır?
Domuz gribi A(H1N1) virüsü bulaşıcıdır ve insandan insana geçmektedir.
Domuz gribinin (A/H1N1) belirtileri nelerdir?
Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Bunlar:
1-Ateş,
2-Öksürük,
3-Boğaz ağrısı,
4-Yaygın vücut ağrısı,
5-Baş ağrısı,
6-Üşüme ve
7-Yorgunluk gibi belirtileri içermektedir. Bazı vakalarda kusma ve ishal de görülebilmektedir.
Domuz gribi (A/H1N1) nasıl bulaşmaktadır?
Domuz gribinin de yine mevsimsel griple aynı şekilde yayıldığı düşünülmektedir. Grip
virüsleri insandan insana öksürük ve hapşırma yoluyla bulaşmaktadır. Grip virüsü bulaşan bir yere dokunulduktan sonra, eller ağız ya da buruna götürüldüğünde de hastalık bulaşabilir.
Sulardan domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşabilir mi?
İçme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma gösterilmemiştir.
Domuz gribini tedavi eden ilaçlar var mıdır?
Evet. Domuz gribinin tedavisi veya bu hastalıktan korunmak için doktor kontrolünde
kullanılabilecek ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor tarafından önerilmedikçe, reçetesiz olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.
Hastalığa yakalanan kişiler ne kadar süreyle bulaştırıcıdır?
Kişiler, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar.
Daha çok hangi yüzeyler bulaşma kaynağıdır?
Öksürük ve hapşırma yoluyla, hasta kişinin tükürük zerrecikleri havaya yayılarak sandalye, masa gibi yüzeylere bulaşabilir. Kişi virüsün bulaştığı bir yere dokunduktan sonra ellerini ağzına, gözlerine veya burnuna sürerse virüs bulaşabilir. Bu yüzeylerde virüsün ne kadar süreyle canlı kalabileceğini etkileyen ısı, nem oranı, yüzey niteliği gibi pek çok faktör söz konusudur. Hasta kişinin temasının olduğu bu yüzeylere dokunulmamalı, herhangi bir sebeple dokunulduysa eller yıkanmalıdır.
Ev ve eşyaların temizliğinde nelere dikkat etmek gerekir?
Grip virüsünün yayılmasını önlemek için, yüzeylerin (masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncaklar vb) günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi yeterlidir. Günlük kullandığımız temizlik maddeleri dışında klor, hidrojen peroksit, iyotlu antiseptikler ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler de etkilidir.
Hastalara ait çarşaf, çamaşır, havlu ve kap kacağın ayrı olarak yıkanmasına gerek yoktur. Ancak, bu eşyalar yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır. Bu çarşaflar mümkün olduğunca elle temas edilmeden taşınmalı ve yıkanmalıdır. Hastanın çarşafları, çamaşırları değiştirildikten sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır. Hastaya ait kap kacak ya bulaşık makinesinde ya da elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır.
Domuz gribinden kendimi nasıl koruyabilirim?
Halen domuz gribinden koruyucu bir aşı bulunmamaktadır.
Aşağıdaki önlemleri alarak sadece gripten değil; grip gibi solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz:
1- Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendil ile kapatınız.
Mendilinizi kullandıktan sonra çöp sepetine atınız.
2- Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Alkol
içeren el yıkama antiseptikleri de etkilidir.
3- Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız.
4- Domuz gribine yakalanırsanız, belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da
belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz.
5- Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz.
6- Bulunduğunuz mekanı sık sık havalandırınız.
Hastalıktan korunmak için ellerimi nasıl yıkamalıyım?
Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz. Şekillerle el yıkamayı görmek için tıklayınız.
Hastalanırsam ne yapmalıyım?
Domuz gribi şüpheli bir kişi ile temastan sonraki 7 gün içinde kendinizde yukarıda sıralanan hastalık belirtileri olduğunu hissederseniz hemen bir doktora başvurmalısınız. Doktorunuz herhangi bir teste ya da tedaviye ihtiyacınızın olup olmadığına karar verecektir. Eğer hastalandıysanız veya hastalık belirtilerini gösteriyorsanız evde istirahat ediniz ve çevrenizdeki kişilerden de onlara bulaştırmamak için uzak durunuz.
Erişkinlerde acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?
1-Zor nefes almak veya nefes darlığı
2-Bilinç bulanıklığı
3-Sık ve uzun süreli kusma
Çocuklardaki acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?
1-Hızlı veya zor nefes alma
2-Vücutta solgunluk ya da morarma
3-Beslenememe
4-Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil
5-Huzursuzluk
6-Ateşle beraber döküntü görülmesi
Domuz gribi nedir?
Domuz gribi, A (H1N1) tipi virüsten kaynaklanan, insanlarda hastalığa yol açan viral bir hastalıktır. Hastalık ilk kez Meksika ve ABD’de görülmüş ve daha sonra birçok ülkeye yayılmıştır.
Bu yeni H1N1 virüsü neden” domuz gribi olarak adlandırılmaktadır?
Bu virüse “ domuz gribi” denmesinin sebebi, domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu yeni virüs insan, domuz ve kuş virüslerinin bir karışımıdır.
Domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşıcı mıdır?
Domuz gribi A(H1N1) virüsü bulaşıcıdır ve insandan insana geçmektedir.
Domuz gribinin (A/H1N1) belirtileri nelerdir?
Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Bunlar:
1-Ateş,
2-Öksürük,
3-Boğaz ağrısı,
4-Yaygın vücut ağrısı,
5-Baş ağrısı,
6-Üşüme ve
7-Yorgunluk gibi belirtileri içermektedir. Bazı vakalarda kusma ve ishal de görülebilmektedir.
Domuz gribi (A/H1N1) nasıl bulaşmaktadır?
Domuz gribinin de yine mevsimsel griple aynı şekilde yayıldığı düşünülmektedir. Grip
virüsleri insandan insana öksürük ve hapşırma yoluyla bulaşmaktadır. Grip virüsü bulaşan bir yere dokunulduktan sonra, eller ağız ya da buruna götürüldüğünde de hastalık bulaşabilir.
Sulardan domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşabilir mi?
İçme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma gösterilmemiştir.
Domuz gribini tedavi eden ilaçlar var mıdır?
Evet. Domuz gribinin tedavisi veya bu hastalıktan korunmak için doktor kontrolünde
kullanılabilecek ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor tarafından önerilmedikçe, reçetesiz olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.
Hastalığa yakalanan kişiler ne kadar süreyle bulaştırıcıdır?
Kişiler, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar.
Daha çok hangi yüzeyler bulaşma kaynağıdır?
Öksürük ve hapşırma yoluyla, hasta kişinin tükürük zerrecikleri havaya yayılarak sandalye, masa gibi yüzeylere bulaşabilir. Kişi virüsün bulaştığı bir yere dokunduktan sonra ellerini ağzına, gözlerine veya burnuna sürerse virüs bulaşabilir. Bu yüzeylerde virüsün ne kadar süreyle canlı kalabileceğini etkileyen ısı, nem oranı, yüzey niteliği gibi pek çok faktör söz konusudur. Hasta kişinin temasının olduğu bu yüzeylere dokunulmamalı, herhangi bir sebeple dokunulduysa eller yıkanmalıdır.
Ev ve eşyaların temizliğinde nelere dikkat etmek gerekir?
Grip virüsünün yayılmasını önlemek için, yüzeylerin (masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncaklar vb) günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi yeterlidir. Günlük kullandığımız temizlik maddeleri dışında klor, hidrojen peroksit, iyotlu antiseptikler ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler de etkilidir.
Hastalara ait çarşaf, çamaşır, havlu ve kap kacağın ayrı olarak yıkanmasına gerek yoktur. Ancak, bu eşyalar yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır. Bu çarşaflar mümkün olduğunca elle temas edilmeden taşınmalı ve yıkanmalıdır. Hastanın çarşafları, çamaşırları değiştirildikten sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır. Hastaya ait kap kacak ya bulaşık makinesinde ya da elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır.
Domuz gribinden kendimi nasıl koruyabilirim?
Halen domuz gribinden koruyucu bir aşı bulunmamaktadır.
Aşağıdaki önlemleri alarak sadece gripten değil; grip gibi solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz:
1- Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendil ile kapatınız.
Mendilinizi kullandıktan sonra çöp sepetine atınız.
2- Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Alkol
içeren el yıkama antiseptikleri de etkilidir.
3- Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız.
4- Domuz gribine yakalanırsanız, belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da
belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz.
5- Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz.
6- Bulunduğunuz mekanı sık sık havalandırınız.
Hastalıktan korunmak için ellerimi nasıl yıkamalıyım?
Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz. Şekillerle el yıkamayı görmek için tıklayınız.
Hastalanırsam ne yapmalıyım?
Domuz gribi şüpheli bir kişi ile temastan sonraki 7 gün içinde kendinizde yukarıda sıralanan hastalık belirtileri olduğunu hissederseniz hemen bir doktora başvurmalısınız. Doktorunuz herhangi bir teste ya da tedaviye ihtiyacınızın olup olmadığına karar verecektir. Eğer hastalandıysanız veya hastalık belirtilerini gösteriyorsanız evde istirahat ediniz ve çevrenizdeki kişilerden de onlara bulaştırmamak için uzak durunuz.
Erişkinlerde acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?
1-Zor nefes almak veya nefes darlığı
2-Bilinç bulanıklığı
3-Sık ve uzun süreli kusma
Çocuklardaki acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?
1-Hızlı veya zor nefes alma
2-Vücutta solgunluk ya da morarma
3-Beslenememe
4-Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil
5-Huzursuzluk
6-Ateşle beraber döküntü görülmesi
HIV/AIDS Epidemiyolojisi
HIV/AIDS Epidemiyolojisi:
HIV/AIDS ilk defa 1981 yılında ABD’de bir grup homoseksüel erkekte ender olarak rastlanan PCP ve Kaposi sarkomu vakalarının kendisini göstermesiyle tıp camiasında o zamana kadar görülmemiş bir hastalık olduğu belirlenmiştir.
İlerleyen yıllarda vaka sayılarının artması ve homoseksüel kişilerin biseksüel kişilerle birlikte
olmaları onların da kadınlarla birlikte olması AIDS’in homoseksüel hastalığı olmadığını herkese
bulaşabileceğini göstermiştir. Tıp dünyası yapılan araştırmalar sonucu AIDS hastalığını
tanımlamıştır.
AIDS: Hastalığın adı
HIV: Hastalığa etken olan virüsün adı
Acquired=Kazanılmış Human=İnsan
Immune=Bağışıklık Immunodeficiency=Bağışık yetmezliği
Deficiency=Yetmezlik Virus=Virüsü
Syndrome=Sendromu
HIV/AIDS’in Tarihçesi:
1981 ABD’de genç, homoseksüel erkeklerde Kaposi sarkomu ve Pneumocytisis carinii jiroveci (PCP) pnömonisi tespiti
1982 Hastalığa “AIDS” adının verilmesi
1983 HIV-1 saptanması
1984 Antikor testlerinin geliştirilmesi
1985 HIV-2 saptanması
1987 Tedavisinde kullanılan Zidovudin ilacının ruhsatlandırılması
HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?
1- İlişki Yoluyla ( %55-60 );
Korunmasız olarak yapılan (kondom, prezervatif kullanmaksızın) her türlü vaginal, oral ve anal yol ile,
2- Kan yoluyla ( %5-10 );
Kan, organ ve doku nakli, kan temas etmiş delici, kesici aletler,ortak şırınga kullanımı
3- Anneden bebeğe ( %20-30 );
Gebelikte, doğumda ve doğum sonrası anne sütü emzirme ile.
HIV/AIDS Nasıl Bulaşmaz?
1- Sarılmakla, dokunmakla, öpmekle, okşamayla, el sıkışmakla,
2- Aynı çatal, bıçak, kaşık, bardak, tabak, havlu kullanmakla,
3- Öksürme, aksırma, nefes, gözyaşı, tükürük ve ter ile,
4- Sinek, sivrisinek, böcek sokmaları ve hayvan ısırıkları ile,
5- Aynı yüzme havuzu, duş, hamam, sauna, tuvalet kullanmakla,
6- Aynı ev, okul, işyeri, tiyatro, sinema, otobüste ve odada bulunmakla,
7- Aynı telefonu kullanma ve sigara paylaşmakla,
8- Evcil hayvanlarla aynı ortamda bulunmakla AIDS BULAŞMAZ.
HIV/AIDS vakalarının yaygınlaşmasıyla nedeniyle, insanlar ilk yardım uygulamaları sırasında hastalığın kendilerine bulaşmasından endişe etmektedir. İlk yardım uygulamalarında, lastik eldiven giyilmesi, vb. hijyenik uygun önlemlerin alınması bulaşma riskini önemli ölçüde azaltacaktır.
HIV/AIDS’ten Korunma Önlemleri:
İlişkide bulaşdan korunma:
1- Toplum bireylerine “Üreme Sağlığı ve GÜVENLİ İLİŞKİ” Eğitimi verilmesi
2- Erkekler için kondom ( prezervatif, kaput, kılıf ) kullanımı,
3- Kadınlar için Kadın Kondomu kullanımının sağlanması, eğitimi ve yaygınlaştırılması,
4- Tek eşliliğe riayet etme,
5- İlişki yoluyla bulaşan diğer enfeksiyonlar hakkında bilgi, tanı ve tedaviye erken dönemde başlama.
Kan ve kan ürünlerinden bulaştan korunma:
1- Riskli davranışta bulunan kişilerin kan bağışlamaması ( Pencere dönemi ),
2- Kendimize ya da herhangi bir kişi için ihtiyaç duyulan kan ve kan ürünlerine gerekli testlerin uygulanmış olması,
3- Ototransfüzyon ( Kişinin kendi kanının kendisine kullanılması üzere vermesi. ),
4- Güvenli kan için güvenli kan bağışçılarının sağlanması ve eğitim,
5- Damar içi uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı olanlar; uyuşturucuya HAYIR diyebilme, reddetme ve ortak şırınga paylaşmama,
6- Sağlık personeline bulaştan korunmada evrensel önlemlerin uygulanması,
7- Kesici, delici aletlerin kullanımında koruyucu önlemlerin titizlikle uygulanması.
3. Anneden bebeğe bulaşın önlenmesi:
1- Gebeliğin önlenmesi
2- Doktor gözetiminde, tedavi destekli gebelik ve doğum
3- Emzirmeme
Güvenli bir ilk yardım uygulaması için:
1- İlk yardım uygulamasına başlamadan önce imkânınız varsa eldiven, yoksa poşet giyiniz.
2- Ellerinizi ilk yardım uygulamasından sonra bol su ve sabunla yıkayınız.
3- Elinizde açık yara varsa vücut sıvıları ile temas etmemeye çalışınız.
4- Yaralı kişinin yakınındaki cam kırıkları v.b maddelere dokunurken çok dikkatli olunuz.
5- Derideki kesici ve delici yaraları mutlaka temiz bir bezle kapatınız.
6- Kanamalı ve açık yarası olan kişilerle direkt temasta bulunmayınız.
7- Suni solunum sırasında kullanılabilecek maske v.b malzemeyi bulundurunuz ve kullanmayı öğreniniz.
8- Kendinizi koruyunuz unutmayın ki hasta olan kişiden alınan mikroplar ömür boyu kalıcı hastalık haline dönüşebilir.
HIV/AIDS’ten nasıl korunacağınızı arkadaşlarınız, aileniz ve tüm yakınlarınıza anlatınız.
HIV/AIDS ilk defa 1981 yılında ABD’de bir grup homoseksüel erkekte ender olarak rastlanan PCP ve Kaposi sarkomu vakalarının kendisini göstermesiyle tıp camiasında o zamana kadar görülmemiş bir hastalık olduğu belirlenmiştir.
İlerleyen yıllarda vaka sayılarının artması ve homoseksüel kişilerin biseksüel kişilerle birlikte
olmaları onların da kadınlarla birlikte olması AIDS’in homoseksüel hastalığı olmadığını herkese
bulaşabileceğini göstermiştir. Tıp dünyası yapılan araştırmalar sonucu AIDS hastalığını
tanımlamıştır.
AIDS: Hastalığın adı
HIV: Hastalığa etken olan virüsün adı
Acquired=Kazanılmış Human=İnsan
Immune=Bağışıklık Immunodeficiency=Bağışık yetmezliği
Deficiency=Yetmezlik Virus=Virüsü
Syndrome=Sendromu
HIV/AIDS’in Tarihçesi:
1981 ABD’de genç, homoseksüel erkeklerde Kaposi sarkomu ve Pneumocytisis carinii jiroveci (PCP) pnömonisi tespiti
1982 Hastalığa “AIDS” adının verilmesi
1983 HIV-1 saptanması
1984 Antikor testlerinin geliştirilmesi
1985 HIV-2 saptanması
1987 Tedavisinde kullanılan Zidovudin ilacının ruhsatlandırılması
HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?
1- İlişki Yoluyla ( %55-60 );
Korunmasız olarak yapılan (kondom, prezervatif kullanmaksızın) her türlü vaginal, oral ve anal yol ile,
2- Kan yoluyla ( %5-10 );
Kan, organ ve doku nakli, kan temas etmiş delici, kesici aletler,ortak şırınga kullanımı
3- Anneden bebeğe ( %20-30 );
Gebelikte, doğumda ve doğum sonrası anne sütü emzirme ile.
HIV/AIDS Nasıl Bulaşmaz?
1- Sarılmakla, dokunmakla, öpmekle, okşamayla, el sıkışmakla,
2- Aynı çatal, bıçak, kaşık, bardak, tabak, havlu kullanmakla,
3- Öksürme, aksırma, nefes, gözyaşı, tükürük ve ter ile,
4- Sinek, sivrisinek, böcek sokmaları ve hayvan ısırıkları ile,
5- Aynı yüzme havuzu, duş, hamam, sauna, tuvalet kullanmakla,
6- Aynı ev, okul, işyeri, tiyatro, sinema, otobüste ve odada bulunmakla,
7- Aynı telefonu kullanma ve sigara paylaşmakla,
8- Evcil hayvanlarla aynı ortamda bulunmakla AIDS BULAŞMAZ.
HIV/AIDS vakalarının yaygınlaşmasıyla nedeniyle, insanlar ilk yardım uygulamaları sırasında hastalığın kendilerine bulaşmasından endişe etmektedir. İlk yardım uygulamalarında, lastik eldiven giyilmesi, vb. hijyenik uygun önlemlerin alınması bulaşma riskini önemli ölçüde azaltacaktır.
HIV/AIDS’ten Korunma Önlemleri:
İlişkide bulaşdan korunma:
1- Toplum bireylerine “Üreme Sağlığı ve GÜVENLİ İLİŞKİ” Eğitimi verilmesi
2- Erkekler için kondom ( prezervatif, kaput, kılıf ) kullanımı,
3- Kadınlar için Kadın Kondomu kullanımının sağlanması, eğitimi ve yaygınlaştırılması,
4- Tek eşliliğe riayet etme,
5- İlişki yoluyla bulaşan diğer enfeksiyonlar hakkında bilgi, tanı ve tedaviye erken dönemde başlama.
Kan ve kan ürünlerinden bulaştan korunma:
1- Riskli davranışta bulunan kişilerin kan bağışlamaması ( Pencere dönemi ),
2- Kendimize ya da herhangi bir kişi için ihtiyaç duyulan kan ve kan ürünlerine gerekli testlerin uygulanmış olması,
3- Ototransfüzyon ( Kişinin kendi kanının kendisine kullanılması üzere vermesi. ),
4- Güvenli kan için güvenli kan bağışçılarının sağlanması ve eğitim,
5- Damar içi uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı olanlar; uyuşturucuya HAYIR diyebilme, reddetme ve ortak şırınga paylaşmama,
6- Sağlık personeline bulaştan korunmada evrensel önlemlerin uygulanması,
7- Kesici, delici aletlerin kullanımında koruyucu önlemlerin titizlikle uygulanması.
3. Anneden bebeğe bulaşın önlenmesi:
1- Gebeliğin önlenmesi
2- Doktor gözetiminde, tedavi destekli gebelik ve doğum
3- Emzirmeme
Güvenli bir ilk yardım uygulaması için:
1- İlk yardım uygulamasına başlamadan önce imkânınız varsa eldiven, yoksa poşet giyiniz.
2- Ellerinizi ilk yardım uygulamasından sonra bol su ve sabunla yıkayınız.
3- Elinizde açık yara varsa vücut sıvıları ile temas etmemeye çalışınız.
4- Yaralı kişinin yakınındaki cam kırıkları v.b maddelere dokunurken çok dikkatli olunuz.
5- Derideki kesici ve delici yaraları mutlaka temiz bir bezle kapatınız.
6- Kanamalı ve açık yarası olan kişilerle direkt temasta bulunmayınız.
7- Suni solunum sırasında kullanılabilecek maske v.b malzemeyi bulundurunuz ve kullanmayı öğreniniz.
8- Kendinizi koruyunuz unutmayın ki hasta olan kişiden alınan mikroplar ömür boyu kalıcı hastalık haline dönüşebilir.
HIV/AIDS’ten nasıl korunacağınızı arkadaşlarınız, aileniz ve tüm yakınlarınıza anlatınız.
Havale, Sara Krizi, Kan Şekeri Düşüklüğünde İlkyardım
Havale:
Adalelerin kontrol edilemeyen kasılmalarıdır. Sinir merkezindeki tahriş
sonucu beyinde gerçekleşen elektriksel boşalmalardır.
Havalenin Nedenleri:
1- Beyinde yaralanma,
2- Beyinde enfeksiyon,
3- Yüksek ateş,
4- Bazı hastalıklar (Sara).
Ateş nedenli havale herhangi bir hastalık sonucu vücut sıcaklığının
38 C°’ nin üzerine çıkmasıyla oluşur.
Genellikle 6 ay ve 6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır. İlk yardım olarak;
1- Öncelikle hasta ılık suyla ıslatılmış havlu yada çarşafa sarılır.
2- Ateş bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında küvete sokulur, duş alması sağlanır.
3- Ateş düşmezse tıbbi yardım istenir.
Sara krizi:
1- Hastada var olmayan koku alma, adale kasılması vb. ön haberci denilen belirtiler görülebilir.
2- Bazen hasta bağırır, şiddetli ve ani bir şekilde bilincini kaybederek yığılır.
3- Yoğun ve genel adale kasılması görülür. 10 - 20 sn kadar nefesi kesilir.
4- Dudaklarda ve yüzde morarma gözlenir.
5- Ardından kısa ve genel adale kasılması, sesli nefes alma, aşırı tükürük salgılanması, altına kaçırma görülebilir.
6- Hasta dilini ısırabilir başını yere çarpıp yaralayabilir.
7- Aşırı kontrolsüz hareketler gözlenebilir.
8- Son aşamada hasta uyanır, şaşkındır, nerede olduğundan habersiz, uykulu hali vardır.
Sara krizinde ilk yardım:
1- Olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır.
2- Kriz kendi sürecinebırakılır.
3- Hasta bağlanmaya çalışılmaz.
4- Kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz.
5- Yabancı herhangi bir madde kullanılmaz ( soğan, kolonya vb. ).
6- Hastanın kendini yaralamamasına dikkat edilir.
7- Etraftaki zarar verebilecek malzemeler uzaklaştırılır.
8- Sıkan giysiler gevşetilir.
9- Kusma karşısında tetikte olunmalıdır.
10- Düşme sonucu yaralanma varsa ilgilenilir.
11- Tıbbi yardım istenir(112).
Kan şekeri düşüklüğü:
Herhangi bir nedene bağlı olarak vücutta kan şekeri eksildiği zaman ortaya çıkan durumdur.
Kan şekeri düşüklüğü nedenleri:
1- Şeker hastalığına bağlı.
2- Uzun süren egzersizler sonrası.
3- Uzun süre aç kalma sonrası.
4- Mide - bağırsak ameliyatı olmuş kişilerde yemek sonrası.
Ani kan şekeri düşme belirtileri:
Kan şekeri düşmüş kişide; terleme, hızlı nabız, titreme, yorgunluk,
bulantı,aniden acıkma hissi görülür.
Kan şekeri yavaş yavaş ve uzun sürede düşerse kişide;
1- Baş ağrısı,
2- Konuşma güçlüğü,
3- Görme bozukluğu,
4- Uyuşukluk,
5- Kafa karışıklığı,
6- Şuur kaybı görülür.
Kan şekeri düşüklüğünde ilk yardım:
1- Hastanın genel durumu değerlendirilir.
2- Bilinci yerindeyse; şekerli su verilir.
3- Belirtiler 15 - 20 dakikada geçmiyorsa sağlık kuruluşuna başvurulur.
4- Bilinci kapalı ise; Koma pozisyonu verilerek yardım çağrılır.
Kan şekeri düşük yada yüksek olsa da 2 kesme şekerinin alınması hayat kurtarıcı olabilir.
Adalelerin kontrol edilemeyen kasılmalarıdır. Sinir merkezindeki tahriş
sonucu beyinde gerçekleşen elektriksel boşalmalardır.
Havalenin Nedenleri:
1- Beyinde yaralanma,
2- Beyinde enfeksiyon,
3- Yüksek ateş,
4- Bazı hastalıklar (Sara).
Ateş nedenli havale herhangi bir hastalık sonucu vücut sıcaklığının
38 C°’ nin üzerine çıkmasıyla oluşur.
Genellikle 6 ay ve 6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır. İlk yardım olarak;
1- Öncelikle hasta ılık suyla ıslatılmış havlu yada çarşafa sarılır.
2- Ateş bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında küvete sokulur, duş alması sağlanır.
3- Ateş düşmezse tıbbi yardım istenir.
Sara krizi:
1- Hastada var olmayan koku alma, adale kasılması vb. ön haberci denilen belirtiler görülebilir.
2- Bazen hasta bağırır, şiddetli ve ani bir şekilde bilincini kaybederek yığılır.
3- Yoğun ve genel adale kasılması görülür. 10 - 20 sn kadar nefesi kesilir.
4- Dudaklarda ve yüzde morarma gözlenir.
5- Ardından kısa ve genel adale kasılması, sesli nefes alma, aşırı tükürük salgılanması, altına kaçırma görülebilir.
6- Hasta dilini ısırabilir başını yere çarpıp yaralayabilir.
7- Aşırı kontrolsüz hareketler gözlenebilir.
8- Son aşamada hasta uyanır, şaşkındır, nerede olduğundan habersiz, uykulu hali vardır.
Sara krizinde ilk yardım:
1- Olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır.
2- Kriz kendi sürecinebırakılır.
3- Hasta bağlanmaya çalışılmaz.
4- Kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz.
5- Yabancı herhangi bir madde kullanılmaz ( soğan, kolonya vb. ).
6- Hastanın kendini yaralamamasına dikkat edilir.
7- Etraftaki zarar verebilecek malzemeler uzaklaştırılır.
8- Sıkan giysiler gevşetilir.
9- Kusma karşısında tetikte olunmalıdır.
10- Düşme sonucu yaralanma varsa ilgilenilir.
11- Tıbbi yardım istenir(112).
Kan şekeri düşüklüğü:
Herhangi bir nedene bağlı olarak vücutta kan şekeri eksildiği zaman ortaya çıkan durumdur.
Kan şekeri düşüklüğü nedenleri:
1- Şeker hastalığına bağlı.
2- Uzun süren egzersizler sonrası.
3- Uzun süre aç kalma sonrası.
4- Mide - bağırsak ameliyatı olmuş kişilerde yemek sonrası.
Ani kan şekeri düşme belirtileri:
Kan şekeri düşmüş kişide; terleme, hızlı nabız, titreme, yorgunluk,
bulantı,aniden acıkma hissi görülür.
Kan şekeri yavaş yavaş ve uzun sürede düşerse kişide;
1- Baş ağrısı,
2- Konuşma güçlüğü,
3- Görme bozukluğu,
4- Uyuşukluk,
5- Kafa karışıklığı,
6- Şuur kaybı görülür.
Kan şekeri düşüklüğünde ilk yardım:
1- Hastanın genel durumu değerlendirilir.
2- Bilinci yerindeyse; şekerli su verilir.
3- Belirtiler 15 - 20 dakikada geçmiyorsa sağlık kuruluşuna başvurulur.
4- Bilinci kapalı ise; Koma pozisyonu verilerek yardım çağrılır.
Kan şekeri düşük yada yüksek olsa da 2 kesme şekerinin alınması hayat kurtarıcı olabilir.
Boğulmalarda İlkyardım
Boğulma:
Boğulma; vücuttaki dokulara yeterli oksijen gitmemesi sonucu dokularda bozulma meydana gelmesidir.
Boğulmalarda ilk yardım:
1- Boğulma nedeni ortadan kaldırılır,
2- Bilinç kontrolü yapılır,
3- Hava yolu açıklığı sağlanır ve solunumu değerlendirilir,
4- Temel Yaşam Desteği sağlanır,
5- Derhal tıbbi yardım sağlanır (112).Yaşam bulguları izlenir.
Boğulma; vücuttaki dokulara yeterli oksijen gitmemesi sonucu dokularda bozulma meydana gelmesidir.
Boğulmalarda ilk yardım:
1- Boğulma nedeni ortadan kaldırılır,
2- Bilinç kontrolü yapılır,
3- Hava yolu açıklığı sağlanır ve solunumu değerlendirilir,
4- Temel Yaşam Desteği sağlanır,
5- Derhal tıbbi yardım sağlanır (112).Yaşam bulguları izlenir.
Hasta/Yaralı Taşınmasında Genel Kurallar, Rentek Manevrası
Hasta ya da yaralı taşınmasında genel kurallar:
1- Genel bir kural olarak, hasta ya da yaralının yeri değiştirilmemeli ve dokunulmamalıdır!
2- Olağan üstü bir tehlike söz konusu ise (ortam güvenli değil ise ya da hasta ya da yaralıya temel yaşam desteği yapılması gerekiyor ise ) taşıdığı her türlü riske rağmen acil taşıma zorunludur.
3- Taşıma gerektiren durumlarda İlk yardımcı kendi sağlığını asla riske sokmamalıdır.
4- Gereksiz zorlama ve yaralanmalardan kaçınılmalıdır.
Hasta ya da yaralı taşınırken dikkat edilmesi gereken kurallar:
1- Baş - boyun - gövde ekseni esas alınmalı,
2- Ekip çalışması yapılmalı,
3- Hasta ya da yaralıya yakın mesafede çalışılmalı,
4- Daha uzun ve kuvvetli kas grupları kullanılmalı,
5- Sırtın gerginliğini korumak için dizler kalçadan bükülmeli,
6- Yerden destek alacak şekilde, her iki ayak kullanılmalı ve biri diğerinden öne yerleştirilmeli,
7- Omuzlar leğen kemiği hizasında tutulmalı,
8- Ağırlık kaldırırken karın muntazam tutulup, kalça kasılmalı,
9- Kalkarken ağırlık kalça kaslarına verilmeli,
10- Yavaş ve düz adımlarla yürünmeli( Adımlar omuzdan geniş olmamalı.),
11- Ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalı hasta ya da yaralı mümkün olduğunca hareket ettirilmemelidir.
Araç içindeki hasta ya da yaralıyı araçtan çıkarma:
1- Kaza geçirmiş yaralı bir kişi eğer; olay yeri güvenliği sağlanamıyor (yangın,patlama tehlikesi, vb) ya da kişinin solunumu yok ise omuriliğine zarar vermeden çıkarılmalıdır. Aksi durumda yaralı kişiler araçtan çıkarılmamalı, olay yeri güvenliği sağlandıktan sonra tıbbi yardım istenerek, tıbbi yardım gelene kadar olay yerinde beklenilmelidir.
2- Hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasında Rentek Manevrası olarak adlandırılan teknikten yararlanılır.
Rentek Manevrası uygulama basamakları:
1. Kaza ortamı değerlendirilerek olay yeri güvenlik önlemleri alınır.
2. Hasta ya da yaralının bilinci kontrol edilir, bilinç yok ise 1-1-2 aranır.
3. Hasta ya da yaralının solunumu değerlendirilir (Solunum yok ise hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasına karar verilir.).
4. Hasta ya da yaralının ayaklarının pedallara sıkışıp sıkışmadığı kontrol edilir.
5. Emniyet kemeri bağlı ise açılır.
6. Hasta ya da yaralının karşı taraftaki eli kemer ya da giysilerine sıkıştırılır.
7. Hasta ya da yaralıya yan tarafından yaklaşılarak, bir eliyle hasta ya da yaralının yakın taraftaki kolu bilekten kavranır, diğer elle çenesi tutularak boynu desteklenir.
8. Baş - boyun - gövde hizası bozulmadan tek hareketle araçtan dışarı çıkarılır
9. Hasta ya da yaralı yavaşça yere veya sedyeye yerleştirilir.
1- Genel bir kural olarak, hasta ya da yaralının yeri değiştirilmemeli ve dokunulmamalıdır!
2- Olağan üstü bir tehlike söz konusu ise (ortam güvenli değil ise ya da hasta ya da yaralıya temel yaşam desteği yapılması gerekiyor ise ) taşıdığı her türlü riske rağmen acil taşıma zorunludur.
3- Taşıma gerektiren durumlarda İlk yardımcı kendi sağlığını asla riske sokmamalıdır.
4- Gereksiz zorlama ve yaralanmalardan kaçınılmalıdır.
Hasta ya da yaralı taşınırken dikkat edilmesi gereken kurallar:
1- Baş - boyun - gövde ekseni esas alınmalı,
2- Ekip çalışması yapılmalı,
3- Hasta ya da yaralıya yakın mesafede çalışılmalı,
4- Daha uzun ve kuvvetli kas grupları kullanılmalı,
5- Sırtın gerginliğini korumak için dizler kalçadan bükülmeli,
6- Yerden destek alacak şekilde, her iki ayak kullanılmalı ve biri diğerinden öne yerleştirilmeli,
7- Omuzlar leğen kemiği hizasında tutulmalı,
8- Ağırlık kaldırırken karın muntazam tutulup, kalça kasılmalı,
9- Kalkarken ağırlık kalça kaslarına verilmeli,
10- Yavaş ve düz adımlarla yürünmeli( Adımlar omuzdan geniş olmamalı.),
11- Ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalı hasta ya da yaralı mümkün olduğunca hareket ettirilmemelidir.
Araç içindeki hasta ya da yaralıyı araçtan çıkarma:
1- Kaza geçirmiş yaralı bir kişi eğer; olay yeri güvenliği sağlanamıyor (yangın,patlama tehlikesi, vb) ya da kişinin solunumu yok ise omuriliğine zarar vermeden çıkarılmalıdır. Aksi durumda yaralı kişiler araçtan çıkarılmamalı, olay yeri güvenliği sağlandıktan sonra tıbbi yardım istenerek, tıbbi yardım gelene kadar olay yerinde beklenilmelidir.
2- Hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasında Rentek Manevrası olarak adlandırılan teknikten yararlanılır.
Rentek Manevrası uygulama basamakları:
1. Kaza ortamı değerlendirilerek olay yeri güvenlik önlemleri alınır.
2. Hasta ya da yaralının bilinci kontrol edilir, bilinç yok ise 1-1-2 aranır.
3. Hasta ya da yaralının solunumu değerlendirilir (Solunum yok ise hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasına karar verilir.).
4. Hasta ya da yaralının ayaklarının pedallara sıkışıp sıkışmadığı kontrol edilir.
5. Emniyet kemeri bağlı ise açılır.
6. Hasta ya da yaralının karşı taraftaki eli kemer ya da giysilerine sıkıştırılır.
7. Hasta ya da yaralıya yan tarafından yaklaşılarak, bir eliyle hasta ya da yaralının yakın taraftaki kolu bilekten kavranır, diğer elle çenesi tutularak boynu desteklenir.
8. Baş - boyun - gövde hizası bozulmadan tek hareketle araçtan dışarı çıkarılır
9. Hasta ya da yaralı yavaşça yere veya sedyeye yerleştirilir.
Göze, Kulağa, Burna Yabancı Cisim Kaçmasında İlkyardım
Göze yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:
Göze toz, kirpik gibi madde kaçmış ise:
1- Toz ya da kirpik kaçan göz ışığa çevrilir, alt ve üst göz kapağına bakılır.
2- Toz ya da kirpik nemli, temiz bir bezle çıkartılır.
3- Kişiye gözünü kırpıştırması söylenir.
4- Göz bol, temiz su ile yıkanır.
5- Kişiye gözünü ovmaması söylenir.
6- Göze kaçan toz ya da kirpik çıkmıyorsa, kişinin sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Göze metal ya da bir cisim batmış ise;
1- Gerekmedikçe hasta kımıldatılmaz.
2- Göze hiçbir müdahale yapılmaz.
3- Her iki göz üçgen sargı benzeri bir malzeme ile sarılarak kapatılır.
4- Tıbbi yardım istenir (112).
5- Hastanın göz uzmanlık dalı olan bir sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Kulağa yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:
1- Kesinlikle sivri ve delici bir cisimle müdahale edilmez.
2- Yabancı cisim kaçmış kulağa su değdirilmez.
3- Tıbbi yardım istenir (112).
Buruna yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:
1- Burun duvarına bastırarak kuvvetli bir nefes verme ile cismin atılması sağlanır.
2- Çıkmazsa tıbbi yardım sağlanır (112).
Göze toz, kirpik gibi madde kaçmış ise:
1- Toz ya da kirpik kaçan göz ışığa çevrilir, alt ve üst göz kapağına bakılır.
2- Toz ya da kirpik nemli, temiz bir bezle çıkartılır.
3- Kişiye gözünü kırpıştırması söylenir.
4- Göz bol, temiz su ile yıkanır.
5- Kişiye gözünü ovmaması söylenir.
6- Göze kaçan toz ya da kirpik çıkmıyorsa, kişinin sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Göze metal ya da bir cisim batmış ise;
1- Gerekmedikçe hasta kımıldatılmaz.
2- Göze hiçbir müdahale yapılmaz.
3- Her iki göz üçgen sargı benzeri bir malzeme ile sarılarak kapatılır.
4- Tıbbi yardım istenir (112).
5- Hastanın göz uzmanlık dalı olan bir sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
Kulağa yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:
1- Kesinlikle sivri ve delici bir cisimle müdahale edilmez.
2- Yabancı cisim kaçmış kulağa su değdirilmez.
3- Tıbbi yardım istenir (112).
Buruna yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:
1- Burun duvarına bastırarak kuvvetli bir nefes verme ile cismin atılması sağlanır.
2- Çıkmazsa tıbbi yardım sağlanır (112).
Kaydol:
Yorumlar (Atom)









