6 Mayıs 2012 Pazar

Kızamık

Kızamık

Kızamık, kızamık (rubeola) virusunun etken olduğu, özellikle çocuklarda görülen çok bulaşıcı, ateş, nezle, öksürük ve konjonktivit ile karakterize, enantem ve ekzantemlerle seyreden döküntülü bir hastalıktır.


ETYOLOJİ:

1- Kızamık virusu , Paramyxoviridae ailesinin Morbilivirus genusunda yer alan ve tek antijenik serotipi olan bir virustur.
2- 100-250 nm boyutlarında, negatif polariteli RNA içeren, heliksel kapsidli zarflı viruslardır.
3- Viral zarf, infekte hücreden gelen bir lipid tabakası ve bunun üzerinde bulunan 9-15 nm uzunluğunda iki tip viral glikoprotein peplomerler içerir.
Hemaglutinin (H) glikoproteini virusun konak hücre yüzeyine adsorbsiyonunu sağlar. Ayrıca H glikoproteini virusun maymun eritrositlerini 37°C’de hemaglutine etmesini sağlar.
Füzyon (F) glikoproteini hücre füzyonunu, hemoliz olayını ve virusun hücre içersine girmesini sağlar.
Paramiksovirus ailesinin diğer üyelerinden farkı, kızamık virusunda nöraminidaz aktivitesinin olmamasıdır.
3- Zarfın hemen altında bulunan üçüncü protein virusun hücreden tomurcuklanma ile olgunlaşmasında anahtar rol oynayan matrix (M) proteinidir.
4-Tek iplikli RNA’yı çevreleyen nükleokapsid oluşturan diğer bir internal protein nükleoprotein (NP).
Bu nükleoprotein içersinde P ve L olarak diğer iki protein daha mevcuttur. P ve L proteinlerinin RNA polimeraz aktivitesi taşıdığı ve viral RNA replikasyonunda rol oynadığı saptanmıştır.
Özyapı proteinlerine karşı oluşan T hücre cevabı kızamığa karşı korunmada rol oynamaktadır.
Klinik örneklerden virus izolasyonu,
insan ve simian orjinli primer böbrek hücre kültürlerinde başarılı bir şekilde yapılmıştır.
Doku kültürlerinde çok nükleuslu dev hücreler şeklinde sitopatik etki meydana getirir.
Konak hücre sitoplazması ve nükleusunda inklüzyon cisimcikleri oluşturur.

EPİDEMİYOLOJİ:

Kızamık 2000 yıldır bilinen bir hastalık olmasına rağmen, hastalığın yapısı 150 yıl öncesine kadar bilinmiyordu.
1846’da Panum, Faroe Adalarında kızamık epidemisini araştırmış ve hastalığın bulaşıcı, 2 haftalık inkübasyon süresi olduğunu ve geçirilen hastalığın hayat boyu bağışıklık bıraktığını kaydetmiştir.
1963’te canlı attenüe kızamık virus aşılarının kullanılmaya başlanmasından beri hastalık, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere dünyanın bir çok yerinde kontrol altına alınmıştır.
Gelişmiş ülkelerde kızamık okul öncesi yaşlarda, geri kalmış ülkelerde daha küçük çocuklarda
Gelişmekte olan ülkelerde çocuk ölümlerinin önemli bir sebebidir ve dünyada her yıl 1-2 milyon çocuk kızamıktan ölmektedir. Latin Amerika başta olmak üzere global olarak kızamık eredike edilememiştir.
20 yaş üzerindeki erişkinlerde de görülmektedir.
Çoğunlukla aşılanmamış veya bağışıklığı yeterince koruyucu olmayan veya immün sistemi baskılanmış kişilerdir.
Ülkemizde kızamık antikor pozitiflik oranları yüksek.
Bu seropozitiflik erişkin yaşlardakilerde doğal infeksiyonun bir sonucu olarak meydana gelmişken, çocuklarda ve genç yaş grubunda aşılama ile sağlanan seropozitifliktir.
Kızamığın doğal konakçısı sadece insandır.
Hastalığın prevalans ve yaş insidansı, toplum yoğunluğuna, ekonomik ve çevresel faktörlere ve etkili canlı virus aşılarının kullanılmasına bağlıdır.
Aşı kullanılmazsa her 2-5 yılda, 3-4 ay devam eden epidemiler meydana gelir.
Aşının düzenli olarak kullanıldığı ülkelerde hastalık insidansında belirgin bir azalma meydana gelmiştir.
Ülkemizde yapılan değişik çalışmalarda aşılama ile şağlanan serapozitiflik oranlarının %45 ile %91 arasında değiştiği görülmektedir.
Kızamık, esas olarak okul öncesi çocuklarda görülmektedir. Bu çocukların çoğu bebeklik döneminde aşılanmış çocuklardır.
Okul çağında aşılanmış çocuklarda kızamık son derece nadirdir.
Kızamık virüsü dayanıksız bir virüs olup, asite, proteolitik enzimlere, ışığa ve kuruluğa duyarlıdır. Virüs özellikle nemli ortamlarda havada birkaç saat canlı kalabilir. Bu nedenle kış aylarında insidans artar.
Kızamık, solunum yolu ile, damlacık infeksiyonu şeklinde bulaşır. Hastaların öksürük ve nezle hallerinin pik yaptığı prodromal devrenin sonuna doğru bulaşıcılık artmaktadır. Bulaştırıcılık döküntü meydana geldikten sonra birkaç gün daha devam eder.
Poliklinik ve doktor ofislerinin kızamığın yayılmasında rolleri vardır.

KIZAMIK VİRÜSÜNE BAĞLI DİĞER HASTALIKLAR

Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) ,
multipl skleroz (MS)
Crohn hastalığı
Kemiklerin Paget hastalığı
sistemik lupus eritematosus (SLE)

İMMÜNİTE:

Doğal infeksiyondan sonra yaşam boyu bağışıklık gelişir.
Anneden pasif olarak geçen maternal antikorlar yaşamın ilk aylarında bebeği korur.
Aşılamadan sonra uzun süreli, muhtemelen ömür boyu bağışıklık gelişir.
Kızamık ile reinfeksiyon meydana gelebilir. Ancak asemptomatik olup sadece antikor titresinde artışa neden olur.
Kızamıkta hücresel immünite ve sitokinlerin etkileşimi söz konusudur.
İnfeksiyon sırasında CD8 ve CD4 hücreleri aktive olur ve virusun temizlenmesine ve döküntünün gelişmesine katkıda bulunur.
İyileşme sırasında, IL-4 gibi baskılayıcı sitokinlerin yükselmesi ile hücresel cevapta baskılanma gelişir ve bunun sonucu olarak, tüberkülin testi gibi geç tip aşırı duyarlılık testlerinde baskılanma olur. Allerjik astma ve egzamada iyileşme görülmüştür.

PATOGENEZ:

Solunum yolu ile alınan virüs solunum yolları epitel hücrelerine girer, respiratuar mukozada lokal olarak çoğalır ve bölgesel lenf nodlarına yayılır, primer viremi meydana gelir.
Virüs lökositlerle retiküloendotelial sisteme (RES) yayılır ve infekte olan RES hücrelerinde nekroz meydana gelir. Nekrozun bir sonucu olarak, virüs tekrar dolaşıma salınır ve lökositlerin yeniden invazyonu ile sekonder viremi meydana gelir.
Kızamığın sekonder viremik fazından sonra hastalık respiratuar mukozaya yayılır ve kızamığın klasik bulguları olan öksürük ve nezle ortaya çıkar.
Kızamık, direkt olarak krup, bronşiolit ve bronkopnömoniye neden olabilir.
Solunum yollarında meydana gelen ödem ve silia kaybı gibi hasarlar, bakteriyel otitis media ve pnömoni gibi sekonder komplikasyonlara yol açar.
Solunum yolu semptomlarından birkaç gün sonra Koplik lekeleri ve bunu takiben döküntü meydana gelir.
Döküntülerden ve mukozal yüzeylerden yapılan mikroskopik incelemelerde çok çekirdekli dev hücreler görülür. Döküntü ile birlikte antikor oluşur ve bulaştırıcılık sonlanır.
Solunum yolu semptomlarından birkaç gün sonra Koplik lekeleri ve bunu takiben döküntü meydana gelir.
Döküntülerden ve mukozal yüzeylerden yapılan mikroskopik incelemelerde çok çekirdekli dev hücreler görülür. Döküntü ile birlikte antikor oluşur ve bulaştırıcılık sonlanır.
Deri ve mukozalardaki döküntülerin konağın hipersentivitesi olduğu kabul edilmektedir. Kızamık virüs antijeni, immunofloresan yöntemlerle döküntülerden gösterilebilir ve döküntünün erken döneminde virüs izole edilebilir.

Döküntünün ilk gününde lenfositlerdeki azalma nedeni ile lökopeni görülür. Sonradan granülositopeni izlenebilir. Kızamık virusu lenfoid dokuda (dalak, timus, lenf nodları) çoğalabilir ve akut infeksiyon sırasında monositlerden ve diğer mononükleer hücrelerden izole edilebilir.

KLİNİK BULGULAR

10-14 günlük inkübasyon süresini (ortalama 11 gün, erişkinlerde çocuklardan daha uzundur)
takiben prodromal devre
Bu devre sekonder viremi ile aynı zamanda meydana gelir. Halsizlik, ateş, iştahsızlık, konjonktivit, burun akıntısı ve öksürük gibi solunum yolları semptomları bu devredeki belirtilerdir. Sık olmasa da laringeal tutulum görülebilir. Prodromal devre 3-4 gün devam eder.
Döküntülerin başlangıcından 1-2 gün önce, kızamık için patognomonik bulgu olan Koplik lekeleri görülür. Bu enantemler ikinci molar dişler hizasında yanak mukozasında, kum tanesi şeklinde, kırmızı zemin üzerinde beyazımtrak-mavimtrak görünüşte olup ışıkta daha iyi görülürler. Birkaç gün içinde kaybolurlar.
Kızamık döküntüsü prodromal devreyi izleyen 2-4 gün içinde yüzden başlar ve aşağıya doğru ilerleyerek, boyun gövde ve son olarak da ekstremitelere yayılır. Eller ve ayaklar etkilenmeyebilir.

Döküntü eritematöz ve makülepapüler tarzda olup, özellikle yüzde ve boyunda birleşme eğilimindedir. Döküntü 5 gün kadar devam eder.

Döküntü başladıktan birkaç gün sonra ateş düşer ve hastalar kendini daha iyi hisseder.

İyileşme döneminde avuç içi ve ayak tabanı hariç, deskuamasyon meydana gelebilir.

Tam iyileşme 7-10 günde olurken, öksürük bir süre daha devam eder. Erişkinlerde halsizlik 1-2 hafta devam edebilir.
Ateş, 6 gün kadar devam edebilir ve 40-41˚C'ye kadar yükselebilir.
Febril dönemde prodaktif öksürük ve bronşite ait oskültasyon bulguları alınabilir. Öksürük en geç kaybolan bulgudur. Bronkopulmoner semptomlar, primer viral infeksiyonun ayrılmaz parçasıdır.
Radyolojik olarak da akciğer tutulumu tesbit edilebilir. Yaygın lenfadenopati akut febril hastalığa eşlik eder ve haftalarca devam edebilir.
Bulantı ve kusma daha çok erişkinlerde görülen seyrek bulgulardır ve genellikle serum aminotransferaz yüksekliği ile birliktedir.


KOMPLİKASYONLAR

Ateşin devam etmesi veya tekrarlaması ve lökositoz, otitis media ve pnömoni gibi bakteriyel sekellerin delilidir.
Kızamığın en sık görülen koplikasyonları, solunum sistemi ve sinir sistemi komplikasyonlarıdır.
Virüsün kendisi solunum sistemini etkileyerek, krup, bronşit, bronşiolit ve nadiren interstisyel dev hücre pnömonisine neden olabilir.
Streptokok, pnömokok, stafilokok ve Haemophilus influenzae gibi bakterilerle süperinfeksiyon da gelişebilir.
Bebeklerde kızamıktan ölümlerin %60’ını pnömoniden ölümler oluştururken, 10-14 yaş çocuklardaki ölümler daha çok akut ensefalit nedeni iledir. Larinjit, keratokonjonktivit diğer komplikasyonlardır.
Gebe kadınlarda hepatit ve pnömoni ile seyreden ciddi kızamık olguları bildirilmiştir. Prematüre doğum ve ölü doğum görülebilir.
Kızamık sonu ensefalitler akut veya kronik (SSPE)olabilir.

DEV HÜCRE PNÖMONİSİ: İmmün sistemi baskılanmış hastalarda (AIDS gibi) kızamık virusu genellikle fetal seyreden dev hücre pnömonisine neden olur. Dev hücre pnömonisi HIV pozitif, kızamık aşısı yapılmış kişilerde de görülmüştür.

MODİFİYE KIZAMIK: Kızamığa karşı pasif immüniteli kişilerde gelişen hafif dereceli bir tablodur. Daha çok maternal antikorların koruduğu 1 yaşın altındaki bebeklerde ve gama-globulin alanlarda görülür. Klasik kızamık bulguları yoktur, genellikle asemptomatiktir.

ATİPİK KIZAMIK: Ölü kızamık aşısı ile aşılanmış kişiler birkaç yıl sonra kızamık virusu ile karşılaşırlarsa ortaya çıkan bir sendromdur. Atipik kızamık, aşının hazırlanması sırasında H antijenleri korunurken, F antijenlerinin formalin ile inaktive edilmesi sonucunda F antikorlarının oluşamaması sonucudur. Böylece füzyon yolu ile virüsün hücreden hücreye yayılımı engellenemez.
Atipik kızamıkta inkübasyon süresi tipik kızamığa benzer. Yüksek ateş, başağrısı, miyalji, karın ağrısı ve kuru öksürük 1-3 gün devam eder.
Ürtiker tarzında, makülopapüler, hemorajik ve/veya veziküler döküntüler meydana gelir. Doğal kızamıktakinin aksine döküntü el ve ayaklardan başlar, başa doğru yayılır. Koplik lekeleri nadiren görülür. Lober veya segmental tarzda pnömoni sıktır. Atipik kızamıkta semptomlar 2-3 hafta devam eder. Kayalık Dağlar ateşi, varisella pnömonisi, kızıl ve meningokoksemi ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Tanı, klinik, epidemiyolojik ve serolojik testlerle konulur.
Daha önce ölü kızamık aşısı olmuş ve daha sonra canlı aşı yapılmış kişilerde de atipik kızamık geliştiği bildirilmiştir.

İMMÜNKOMPROMİZE HASTALARDA KIZAMIK: AIDS, maliğnensi ve konjenital immun yetmezlik gibi hücresel immunite bozukluklarında ciddi seyirli kızamık görülebilir. Bu hastalarda mortalite hızı yüksektir ve döküntü çoğu kez yoktur. Malnütrisyonlu çocuklarda da kızamık ciddi seyreder.

GEBELİKTE KIZAMIK:
Gebelikte kızamığın bilinen bir konjenital anomali riski yoktur. Ancak gebelikte kızamık ciddi seyirlidir ve spontan abortuslara ve prematüre doğumlara neden olabilir. Eğer aktif kızamıklı bir anne doğum yaparsa bebeğe immunoglobulin (IG) verilmesi gerekir.

TANI

Öncelikle epidemi veya temas, seyahat öyküsü alınmalıdır.
Döküntü olmadan ve Koplik lekeleri görülmeden önce tanı zordur. Ancak konjonktivit, nezle hali ve öksürüğü olan bir hastada akla getirilmelidir.
Erişkin hastalarda döküntüler menekşe renginde, birleşmeye meyilli, deriden hafif kabarık ve çocuklardan daha yaygındır.
Önceden aşılanmış olması tanıdan uzaklaştırmamalıdır. Çünkü aşılama okul öncesi dönemde veya daha önce yapılmıştır.

Ayırıcı tanı

Kızamıkçık, (kulak arkasında lenf adenopati ve pembe renkli döküntüler)
kızıl, (boğaz ağrısı, deskuamasyon, çilek dili ve lökositoz)
infeksiyöz mononükleozis, (serolojik testler)
sekonder sifiliz,
ilaç döküntüleri,
toksik şok sendromu ve
Kawasaki hastalığı (erişkinlerde nadirdir) ayırıcı tanıda dikkat edilecek hastalıklardır.

LAB0RATUAR TANISI

Kızamığın prodromal evresinde lökopeni sıktır.
Lökositoz varsa bakteriyel süperinfeksiyon düşünülmelidir. İleri derecede lenfopeni (mikrolitrede 2000 altında) kötü prognozu gösterir.
Prodromal devre ve eruptif fazın başında nazofaringeal örnekler, balgam ve idrarda çok çekirdekli dev hücreler görülebilir ve maymun ve insan böbrek hücre kültürlerinde izole edilebilir.
İnfekte respiratuar ve üriner epitel hücrelerden floresan antikor testi ile kızamık antijeni gösterilebilir.
Labaratuar tanısında en sık kullanılan yöntem, akut ve konvelesan devredeki serum örneklerinde, kızamık antikorlarının titresinde dört kat veya daha fazla artışın belirlenmesidir.
Kompleman birleşmesi, hemaglutinasyon önlenim, nötralizasyon, enzim immunofloresan testleri kullanılabilir. Akut dönemde Ig M tipi antikorların saptanması bir çok laboratuarda yapılabilmekte olup tanı bakımından önemlidir.

PROGNOZ

Komplikasyon gelişmediyse kızamık çok nadiren fetal seyreder ve vakaların hemen hemen tamamı tam olarak iyileşir.
Ölüm, pnömoni sonucu bir yaşın altındaki çocuklarda ve erişkinlerde meydana gelir.
50 yaş üzeri erişkinlerde konjestif kalp yetmezliği en önemli ölüm nedenidir.
AIDS ve diğer immün yetmezlikli kişilerde prognoz nisbeten kötüdür.
Bakteriyel komplikasyonların uygun antibiyotiklerle tedavisi ölüm oranını önemli ölçüde azaltacaktır. Ancak antibiyotikler bakteriyel komplikasyonları engellemeyeceğinden proflaktik olarak kullanılmamalıdır.
Ensefalit, vakaların 1000'de birinde meydana gelir ve kızamığın şiddeti ile ilişkisi yoktur.
Subakut sklerozan panensefalit kızamıktan yaklaşık 7 yıl sonra meydana gelir. Kızamık aşısının yaygınlaşmasından sonra görülme oranı çok azalmıştır.

TEDAVİ

Kızamıkta spesifik antiviral tedavi olmayıp, semptomatik tedavi uygulanır.
Bu amaçla antipiretikler, öksürük ilaçları verilebilir.
Hastalar bol sıvı almalı, fotofobi gelişeceği için loş ve sakin bir odada yatak istirahatı verilmelidir.
Bakteriyel süperinfeksiyon gelişmişse antibiyotik tedavisi yapılmalıdır.
Proflaktik antibiyotiklerin yeri ve değeri yoktur.

Vitamin A(200.000 IU, oral, 2 gün)verilen çocuklarda hastalığın şiddetinin azaldığı gösterilmiştir.
Ciddi kızamık pnömonisi durumunda aerosolize ribavirin önerilebilir.

KORUNMA

Attenüe canlı virus aşıları son derece güvenilir ve etkili aşılardır. Eskiden tek doz aşının koruyucu olacağı düşünülürken artık ikinci doz aşı rutin olarak önerilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde rutin kızamık immunizasyonu 12. ayda başlar. Genellikle MMR (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) şeklinde uygulanır. İkinci rutin doz okula başlarken yapılmalıdır.
12 ay altında aşı uygulanması, anneden geçen antikorların varlığı nedeni ile önerilmemektedir. Eğer ülkemizde olduğu gibi kızamık insidansı yüksekse 6-9 aylık bebeklerde, ilerde tekrarlamak koşulu ile aşı uygulanabilir.
Canlı kızamık aşıları gebelikte, aktif tüberküloz, lösemi ve lenfoma durumlarında, kortikosteroid ve antimetabolitlerin kullanımı sırasında uygulanmaz. HIV pozitif çocuklar aşılanmalıdır.
Gamaglobulin (0.25 mı/kg,im), temastan sonra 6 gün içinde verilirse kızamıktan koruyabilir. Ancak gamaglobulin kullanımı rutin olmayıp, gebelik ve immünosupresyon gibi durumlarda, kızamık ile karşılaşıldığında önerilebilir.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Domuz Gribi

DOMUZ GRİBİYLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Domuz gribi nedir?

Domuz gribi, A (H1N1) tipi virüsten kaynaklanan, insanlarda hastalığa yol açan viral bir hastalıktır. Hastalık ilk kez Meksika ve ABD’de görülmüş ve daha sonra birçok ülkeye yayılmıştır.

Bu yeni H1N1 virüsü neden” domuz gribi olarak adlandırılmaktadır?

Bu virüse “ domuz gribi” denmesinin sebebi, domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediğinin gösterilmiş olmasıdır. Bu yeni virüs insan, domuz ve kuş virüslerinin bir karışımıdır.

Domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşıcı mıdır?

Domuz gribi A(H1N1) virüsü bulaşıcıdır ve insandan insana geçmektedir.

Domuz gribinin (A/H1N1) belirtileri nelerdir?

Domuz gribinin belirtileri, insanlarda görülen grip belirtilerine benzerdir. Bunlar:

1-Ateş,
2-Öksürük,
3-Boğaz ağrısı,
4-Yaygın vücut ağrısı,
5-Baş ağrısı,
6-Üşüme ve
7-Yorgunluk gibi belirtileri içermektedir. Bazı vakalarda kusma ve ishal de görülebilmektedir.

Domuz gribi (A/H1N1) nasıl bulaşmaktadır?

Domuz gribinin de yine mevsimsel griple aynı şekilde yayıldığı düşünülmektedir. Grip
virüsleri insandan insana öksürük ve hapşırma yoluyla bulaşmaktadır. Grip virüsü bulaşan bir yere dokunulduktan sonra, eller ağız ya da buruna götürüldüğünde de hastalık bulaşabilir.

Sulardan domuz gribi (A/H1N1) virüsü bulaşabilir mi?

İçme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma gösterilmemiştir.

Domuz gribini tedavi eden ilaçlar var mıdır?

Evet. Domuz gribinin tedavisi veya bu hastalıktan korunmak için doktor kontrolünde
kullanılabilecek ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor tarafından önerilmedikçe, reçetesiz olarak kesinlikle kullanılmamalıdır.

Hastalığa yakalanan kişiler ne kadar süreyle bulaştırıcıdır?

Kişiler, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdırlar.

Daha çok hangi yüzeyler bulaşma kaynağıdır?

Öksürük ve hapşırma yoluyla, hasta kişinin tükürük zerrecikleri havaya yayılarak sandalye, masa gibi yüzeylere bulaşabilir. Kişi virüsün bulaştığı bir yere dokunduktan sonra ellerini ağzına, gözlerine veya burnuna sürerse virüs bulaşabilir. Bu yüzeylerde virüsün ne kadar süreyle canlı kalabileceğini etkileyen ısı, nem oranı, yüzey niteliği gibi pek çok faktör söz konusudur. Hasta kişinin temasının olduğu bu yüzeylere dokunulmamalı, herhangi bir sebeple dokunulduysa eller yıkanmalıdır.

Ev ve eşyaların temizliğinde nelere dikkat etmek gerekir?

Grip virüsünün yayılmasını önlemek için, yüzeylerin (masalar, kapı kolları, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı, oyuncaklar vb) günlük temizlikte kullanılan deterjanlarla temizlenmesi yeterlidir. Günlük kullandığımız temizlik maddeleri dışında klor, hidrojen peroksit, iyotlu antiseptikler ve alkol gibi bazı kimyasal maddeler de etkilidir.

Hastalara ait çarşaf, çamaşır, havlu ve kap kacağın ayrı olarak yıkanmasına gerek yoktur. Ancak, bu eşyalar yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır. Bu çarşaflar mümkün olduğunca elle temas edilmeden taşınmalı ve yıkanmalıdır. Hastanın çarşafları, çamaşırları değiştirildikten sonra eller mutlaka sabunlu suyla yıkanmalıdır. Hastaya ait kap kacak ya bulaşık makinesinde ya da elde deterjan kullanılarak yıkanmalıdır.

Domuz gribinden kendimi nasıl koruyabilirim?

Halen domuz gribinden koruyucu bir aşı bulunmamaktadır.
Aşağıdaki önlemleri alarak sadece gripten değil; grip gibi solunum yoluyla bulaşan tüm hastalıklardan kendinizi koruyabilirsiniz:
1- Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı ve burnunuzu bir mendil ile kapatınız.
Mendilinizi kullandıktan sonra çöp sepetine atınız.
2- Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerinizi bol sabun ve suyla yıkayınız. Alkol
içeren el yıkama antiseptikleri de etkilidir.
3- Kirli ellerinizle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmayınız.
4- Domuz gribine yakalanırsanız, belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da
belirtilerinizin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar evde istirahat ediniz.
5- Hastalığın bulaşmaması için çevrenizdeki kişilerden uzak durunuz.
6- Bulunduğunuz mekanı sık sık havalandırınız.

Hastalıktan korunmak için ellerimi nasıl yıkamalıyım?

Ellerinizi 15-20 saniye süreyle su ve sabunla yıkamalısınız. Su ve sabuna ulaşamadığınız yerlerde alkol içeren el antiseptikleri kullanabilirsiniz. Şekillerle el yıkamayı görmek için tıklayınız.

Hastalanırsam ne yapmalıyım?

Domuz gribi şüpheli bir kişi ile temastan sonraki 7 gün içinde kendinizde yukarıda sıralanan hastalık belirtileri olduğunu hissederseniz hemen bir doktora başvurmalısınız. Doktorunuz herhangi bir teste ya da tedaviye ihtiyacınızın olup olmadığına karar verecektir. Eğer hastalandıysanız veya hastalık belirtilerini gösteriyorsanız evde istirahat ediniz ve çevrenizdeki kişilerden de onlara bulaştırmamak için uzak durunuz.

Erişkinlerde acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?

1-Zor nefes almak veya nefes darlığı
2-Bilinç bulanıklığı
3-Sık ve uzun süreli kusma

Çocuklardaki acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?

1-Hızlı veya zor nefes alma
2-Vücutta solgunluk ya da morarma
3-Beslenememe
4-Uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil
5-Huzursuzluk
6-Ateşle beraber döküntü görülmesi

HIV/AIDS Epidemiyolojisi

HIV/AIDS Epidemiyolojisi:

HIV/AIDS ilk defa 1981 yılında ABD’de bir grup homoseksüel erkekte ender olarak rastlanan PCP ve Kaposi sarkomu vakalarının kendisini göstermesiyle tıp camiasında o zamana kadar görülmemiş bir hastalık olduğu belirlenmiştir.

İlerleyen yıllarda vaka sayılarının artması ve homoseksüel kişilerin biseksüel kişilerle birlikte
olmaları onların da kadınlarla birlikte olması AIDS’in homoseksüel hastalığı olmadığını herkese
bulaşabileceğini göstermiştir. Tıp dünyası yapılan araştırmalar sonucu AIDS hastalığını
tanımlamıştır.

AIDS: Hastalığın adı
HIV: Hastalığa etken olan virüsün adı

Acquired=Kazanılmış Human=İnsan
Immune=Bağışıklık Immunodeficiency=Bağışık yetmezliği
Deficiency=Yetmezlik Virus=Virüsü
Syndrome=Sendromu


HIV/AIDS’in Tarihçesi:

1981 ABD’de genç, homoseksüel erkeklerde Kaposi sarkomu ve Pneumocytisis carinii jiroveci (PCP) pnömonisi tespiti
1982 Hastalığa “AIDS” adının verilmesi
1983 HIV-1 saptanması
1984 Antikor testlerinin geliştirilmesi
1985 HIV-2 saptanması
1987 Tedavisinde kullanılan Zidovudin ilacının ruhsatlandırılması

HIV/AIDS Nasıl Bulaşır?

1- İlişki Yoluyla ( %55-60 );
Korunmasız olarak yapılan (kondom, prezervatif kullanmaksızın) her türlü vaginal, oral ve anal yol ile,
2- Kan yoluyla ( %5-10 );
Kan, organ ve doku nakli, kan temas etmiş delici, kesici aletler,ortak şırınga kullanımı
3- Anneden bebeğe ( %20-30 );
Gebelikte, doğumda ve doğum sonrası anne sütü emzirme ile.

HIV/AIDS Nasıl Bulaşmaz?

1- Sarılmakla, dokunmakla, öpmekle, okşamayla, el sıkışmakla,
2- Aynı çatal, bıçak, kaşık, bardak, tabak, havlu kullanmakla,
3- Öksürme, aksırma, nefes, gözyaşı, tükürük ve ter ile,
4- Sinek, sivrisinek, böcek sokmaları ve hayvan ısırıkları ile,
5- Aynı yüzme havuzu, duş, hamam, sauna, tuvalet kullanmakla,
6- Aynı ev, okul, işyeri, tiyatro, sinema, otobüste ve odada bulunmakla,
7- Aynı telefonu kullanma ve sigara paylaşmakla,
8- Evcil hayvanlarla aynı ortamda bulunmakla AIDS BULAŞMAZ.

HIV/AIDS vakalarının yaygınlaşmasıyla nedeniyle, insanlar ilk yardım uygulamaları sırasında hastalığın kendilerine bulaşmasından endişe etmektedir. İlk yardım uygulamalarında, lastik eldiven giyilmesi, vb. hijyenik uygun önlemlerin alınması bulaşma riskini önemli ölçüde azaltacaktır.

HIV/AIDS’ten Korunma Önlemleri:

İlişkide bulaşdan korunma:

1- Toplum bireylerine “Üreme Sağlığı ve GÜVENLİ İLİŞKİ” Eğitimi verilmesi
2- Erkekler için kondom ( prezervatif, kaput, kılıf ) kullanımı,
3- Kadınlar için Kadın Kondomu kullanımının sağlanması, eğitimi ve yaygınlaştırılması,
4- Tek eşliliğe riayet etme,
5- İlişki yoluyla bulaşan diğer enfeksiyonlar hakkında bilgi, tanı ve tedaviye erken dönemde başlama.

Kan ve kan ürünlerinden bulaştan korunma:

1- Riskli davranışta bulunan kişilerin kan bağışlamaması ( Pencere dönemi ),
2- Kendimize ya da herhangi bir kişi için ihtiyaç duyulan kan ve kan ürünlerine gerekli testlerin uygulanmış olması,
3- Ototransfüzyon ( Kişinin kendi kanının kendisine kullanılması üzere vermesi. ),
4- Güvenli kan için güvenli kan bağışçılarının sağlanması ve eğitim,
5- Damar içi uyuşturucu madde kullanma alışkanlığı olanlar; uyuşturucuya HAYIR diyebilme, reddetme ve ortak şırınga paylaşmama,
6- Sağlık personeline bulaştan korunmada evrensel önlemlerin uygulanması,
7- Kesici, delici aletlerin kullanımında koruyucu önlemlerin titizlikle uygulanması.

3. Anneden bebeğe bulaşın önlenmesi:

1- Gebeliğin önlenmesi
2- Doktor gözetiminde, tedavi destekli gebelik ve doğum
3- Emzirmeme

Güvenli bir ilk yardım uygulaması için:

1- İlk yardım uygulamasına başlamadan önce imkânınız varsa eldiven, yoksa poşet giyiniz.
2- Ellerinizi ilk yardım uygulamasından sonra bol su ve sabunla yıkayınız.
3- Elinizde açık yara varsa vücut sıvıları ile temas etmemeye çalışınız.
4- Yaralı kişinin yakınındaki cam kırıkları v.b maddelere dokunurken çok dikkatli olunuz.
5- Derideki kesici ve delici yaraları mutlaka temiz bir bezle kapatınız.
6- Kanamalı ve açık yarası olan kişilerle direkt temasta bulunmayınız.
7- Suni solunum sırasında kullanılabilecek maske v.b malzemeyi bulundurunuz ve kullanmayı öğreniniz.
8- Kendinizi koruyunuz unutmayın ki hasta olan kişiden alınan mikroplar ömür boyu kalıcı hastalık haline dönüşebilir.
HIV/AIDS’ten nasıl korunacağınızı arkadaşlarınız, aileniz ve tüm yakınlarınıza anlatınız.

Havale, Sara Krizi, Kan Şekeri Düşüklüğünde İlkyardım

Havale:
Adalelerin kontrol edilemeyen kasılmalarıdır. Sinir merkezindeki tahriş
sonucu beyinde gerçekleşen elektriksel boşalmalardır.

Havalenin Nedenleri:

1- Beyinde yaralanma,
2- Beyinde enfeksiyon,
3- Yüksek ateş,
4- Bazı hastalıklar (Sara).

Ateş nedenli havale herhangi bir hastalık sonucu vücut sıcaklığının
38 C°’ nin üzerine çıkmasıyla oluşur.

Genellikle 6 ay ve 6 yaş arasındaki çocuklarda rastlanır. İlk yardım olarak;
1- Öncelikle hasta ılık suyla ıslatılmış havlu yada çarşafa sarılır.
2- Ateş bu yöntemle düşmüyorsa oda sıcaklığında küvete sokulur, duş alması sağlanır.
3- Ateş düşmezse tıbbi yardım istenir.


Sara krizi:

1- Hastada var olmayan koku alma, adale kasılması vb. ön haberci denilen belirtiler görülebilir.
2- Bazen hasta bağırır, şiddetli ve ani bir şekilde bilincini kaybederek yığılır.
3- Yoğun ve genel adale kasılması görülür. 10 - 20 sn kadar nefesi kesilir.
4- Dudaklarda ve yüzde morarma gözlenir.
5- Ardından kısa ve genel adale kasılması, sesli nefes alma, aşırı tükürük salgılanması, altına kaçırma görülebilir.
6- Hasta dilini ısırabilir başını yere çarpıp yaralayabilir.
7- Aşırı kontrolsüz hareketler gözlenebilir.
8- Son aşamada hasta uyanır, şaşkındır, nerede olduğundan habersiz, uykulu hali vardır.

Sara krizinde ilk yardım:

1- Olayla ilgili güvenlik önlemleri alınır.
2- Kriz kendi sürecinebırakılır.
3- Hasta bağlanmaya çalışılmaz.
4- Kilitlenmiş çene açılmaya çalışılmaz.
5- Yabancı herhangi bir madde kullanılmaz ( soğan, kolonya vb. ).
6- Hastanın kendini yaralamamasına dikkat edilir.
7- Etraftaki zarar verebilecek malzemeler uzaklaştırılır.
8- Sıkan giysiler gevşetilir.
9- Kusma karşısında tetikte olunmalıdır.
10- Düşme sonucu yaralanma varsa ilgilenilir.
11- Tıbbi yardım istenir(112).


Kan şekeri düşüklüğü:

Herhangi bir nedene bağlı olarak vücutta kan şekeri eksildiği zaman ortaya çıkan durumdur.

Kan şekeri düşüklüğü nedenleri:

1- Şeker hastalığına bağlı.
2- Uzun süren egzersizler sonrası.
3- Uzun süre aç kalma sonrası.
4- Mide - bağırsak ameliyatı olmuş kişilerde yemek sonrası.

Ani kan şekeri düşme belirtileri:

Kan şekeri düşmüş kişide; terleme, hızlı nabız, titreme, yorgunluk,
bulantı,aniden acıkma hissi görülür.

Kan şekeri yavaş yavaş ve uzun sürede düşerse kişide;

1- Baş ağrısı,
2- Konuşma güçlüğü,
3- Görme bozukluğu,
4- Uyuşukluk,
5- Kafa karışıklığı,
6- Şuur kaybı görülür.

Kan şekeri düşüklüğünde ilk yardım:

1- Hastanın genel durumu değerlendirilir.
2- Bilinci yerindeyse; şekerli su verilir.
3- Belirtiler 15 - 20 dakikada geçmiyorsa sağlık kuruluşuna başvurulur.
4- Bilinci kapalı ise; Koma pozisyonu verilerek yardım çağrılır.
Kan şekeri düşük yada yüksek olsa da 2 kesme şekerinin alınması hayat kurtarıcı olabilir.

Boğulmalarda İlkyardım

Boğulma:

Boğulma; vücuttaki dokulara yeterli oksijen gitmemesi sonucu dokularda bozulma meydana gelmesidir.


Boğulmalarda ilk yardım:

1- Boğulma nedeni ortadan kaldırılır,
2- Bilinç kontrolü yapılır,
3- Hava yolu açıklığı sağlanır ve solunumu değerlendirilir,
4- Temel Yaşam Desteği sağlanır,
5- Derhal tıbbi yardım sağlanır (112).Yaşam bulguları izlenir.

Hasta/Yaralı Taşınmasında Genel Kurallar, Rentek Manevrası

Hasta ya da yaralı taşınmasında genel kurallar:

1- Genel bir kural olarak, hasta ya da yaralının yeri değiştirilmemeli ve dokunulmamalıdır!
2- Olağan üstü bir tehlike söz konusu ise (ortam güvenli değil ise ya da hasta ya da yaralıya temel yaşam desteği yapılması gerekiyor ise ) taşıdığı her türlü riske rağmen acil taşıma zorunludur.
3- Taşıma gerektiren durumlarda İlk yardımcı kendi sağlığını asla riske sokmamalıdır.
4- Gereksiz zorlama ve yaralanmalardan kaçınılmalıdır.

Hasta ya da yaralı taşınırken dikkat edilmesi gereken kurallar:

1- Baş - boyun - gövde ekseni esas alınmalı,
2- Ekip çalışması yapılmalı,
3- Hasta ya da yaralıya yakın mesafede çalışılmalı,
4- Daha uzun ve kuvvetli kas grupları kullanılmalı,
5- Sırtın gerginliğini korumak için dizler kalçadan bükülmeli,
6- Yerden destek alacak şekilde, her iki ayak kullanılmalı ve biri diğerinden öne yerleştirilmeli,
7- Omuzlar leğen kemiği hizasında tutulmalı,
8- Ağırlık kaldırırken karın muntazam tutulup, kalça kasılmalı,
9- Kalkarken ağırlık kalça kaslarına verilmeli,
10- Yavaş ve düz adımlarla yürünmeli( Adımlar omuzdan geniş olmamalı.),
11- Ani dönme ve bükülmelerden kaçınılmalı hasta ya da yaralı mümkün olduğunca hareket ettirilmemelidir.

Araç içindeki hasta ya da yaralıyı araçtan çıkarma:

1- Kaza geçirmiş yaralı bir kişi eğer; olay yeri güvenliği sağlanamıyor (yangın,patlama tehlikesi, vb) ya da kişinin solunumu yok ise omuriliğine zarar vermeden çıkarılmalıdır. Aksi durumda yaralı kişiler araçtan çıkarılmamalı, olay yeri güvenliği sağlandıktan sonra tıbbi yardım istenerek, tıbbi yardım gelene kadar olay yerinde beklenilmelidir.
2- Hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasında Rentek Manevrası olarak adlandırılan teknikten yararlanılır.

Rentek Manevrası uygulama basamakları:

1. Kaza ortamı değerlendirilerek olay yeri güvenlik önlemleri alınır.
2. Hasta ya da yaralının bilinci kontrol edilir, bilinç yok ise 1-1-2 aranır.
3. Hasta ya da yaralının solunumu değerlendirilir (Solunum yok ise hasta ya da yaralının araçtan çıkarılmasına karar verilir.).
4. Hasta ya da yaralının ayaklarının pedallara sıkışıp sıkışmadığı kontrol edilir.
5. Emniyet kemeri bağlı ise açılır.
6. Hasta ya da yaralının karşı taraftaki eli kemer ya da giysilerine sıkıştırılır.
7. Hasta ya da yaralıya yan tarafından yaklaşılarak, bir eliyle hasta ya da yaralının yakın taraftaki kolu bilekten kavranır, diğer elle çenesi tutularak boynu desteklenir.
8. Baş - boyun - gövde hizası bozulmadan tek hareketle araçtan dışarı çıkarılır
9. Hasta ya da yaralı yavaşça yere veya sedyeye yerleştirilir.

Göze, Kulağa, Burna Yabancı Cisim Kaçmasında İlkyardım

Göze yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:

Göze toz, kirpik gibi madde kaçmış ise:

1- Toz ya da kirpik kaçan göz ışığa çevrilir, alt ve üst göz kapağına bakılır.
2- Toz ya da kirpik nemli, temiz bir bezle çıkartılır.
3- Kişiye gözünü kırpıştırması söylenir.
4- Göz bol, temiz su ile yıkanır.
5- Kişiye gözünü ovmaması söylenir.
6- Göze kaçan toz ya da kirpik çıkmıyorsa, kişinin sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.


Göze metal ya da bir cisim batmış ise;

1- Gerekmedikçe hasta kımıldatılmaz.
2- Göze hiçbir müdahale yapılmaz.
3- Her iki göz üçgen sargı benzeri bir malzeme ile sarılarak kapatılır.
4- Tıbbi yardım istenir (112).
5- Hastanın göz uzmanlık dalı olan bir sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.


Kulağa yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:

1- Kesinlikle sivri ve delici bir cisimle müdahale edilmez.
2- Yabancı cisim kaçmış kulağa su değdirilmez.
3- Tıbbi yardım istenir (112).


Buruna yabancı cisim kaçmasında ilk yardım:

1- Burun duvarına bastırarak kuvvetli bir nefes verme ile cismin atılması sağlanır.
2- Çıkmazsa tıbbi yardım sağlanır (112).

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Zehirlenmelerde İlkyardım

ZEHİRLENMELERDE İLK YARDIM

Zehirlenme:
Zehirleyici maddenin vücuda girmesi sonucu normal vücut fonksiyonlarının bozulmasıdır.

Zehirlenmelerde etkilenen sistemler ve görülen belirtiler:

Sindirim sistemi; bulantı, karın ağrısı, kusma, ishal.
Sinir sistemi; rahatsızlık hissi, hareketlerde uyumsuzluk, havale, bilinç kaybı.
Solunum sistemi;nefes darlığı, morarma, solunum durması.
Dolaşım sistemi;nabız bozukluğu, kalp durması.

Zehirler vücuda; sindirim, solunum ve cilt yoluyla girmektedir.

Sindirim yolu zehirlenmesi : Ev ya da bahçede kullanılan kimyasal maddeler, zehirli mantarlar, bozuk besinler, aşırı ilaç ve alkol alınması sonucu oluşur.

Solunum yolu zehirlenmesi: Genellikle karbon monoksit gazı ( tüp kaçakları, şofben, sobalar ) lağım çukurunda biriken karbondioksit, klor, yapıştırıcılar, boyalar, ev temizleyicileri vb. maddelerin solunması sonucu oluşur.

Cilt yolu zehirlenmesi:Zehirli madde vücuda deri yoluyla girer.
İlaç enjeksiyonu, zehirli bitkilere temas, zirai ilaçlar, zehirli hayvanların ısırması ve sokması sonucu oluşur.

Sindirim yolu ile zehirlenmede ilk yardım:

1- Kişinin bilinci kontrol edilir.
2- Sadece ağız zehirli maddeyle temas etmiş ise su ile çalkalanır.
3- Zehirli madde el ile temas etmişse, el sabunlu su ile yıkanır.
4- Hasta ya da yaralının yaşam bulguları değerlendirilir.
5- Kusma, bulantı, ishal vb. belirtiler değerlendirilir.
6- Özellikle, yakıcı maddenin alındığı ve hasta yaralının ne yiyip içtiğinin bilinmediği durumlarda hasta asla kusturulmaz!
7- Bilinç kaybı varsa hasta ya da yaralıya koma pozisyonu verilir.
8- Hasta ya da yalının üzeri örtülür.
9- Tıbbi yardım istenir (112).
10- Olayla ilgili bilgiler toplanarak kaydedilir. ( Zehirli maddenin türü, kişi ilaç ya da uyuşturucu alıyor mu, hastanın bulunduğu saat, evde ne tür ilaçlar olduğu, vb.)


Solunum yoluyla zehirlenmelerde ilk yardım:

1- Olay yeri güvenliği sağlanır (Gaz vanası kapatılır, olay yerine ateşle yaklaşılmaz).
2- Cam, kapı vb. açılarak ortam havalandırılır ya da hasta temiz havaya çıkarılır.
3- Hastanın bilinci kontrol edilir, solunum yolu açıklığı ve solunumu değerlendirilir.
4- Hasta rahat nefes alabilmesi için yarı oturur pozisyonda tutulur.
5- Hastanın bilinci kapalı ise koma pozisyonu verilir.
6- Tıbbi yardım istenir (112).


Deri yolu ile zehirlenmelerde ilk yardım:

1- Olay yeri güvenliği sağlanır.
2- Yaşam bulguları değerlendirilir.
3- Ellerin zehirli madde ile teması önlenir.
4- Zehir bulaşmış giysiler çıkartılır.
5- Zehirle temas etmiş deri 15 - 20 dk. boyunca bol suyla yıkanır.
6- Tıbbi yardım istenir (112).


Zehirlenmelerde genel ilk yardım uygulamaları:

1- Olay yeri güvenliği sağlanır.
2- Hastanın bilinci ve yaşam belirtileri değerlendirilir.
3- Zehirlenmeye neden olan madde mümkün olduğunca kısa sürede ortamdan uzaklaştırılarak etki azaltılır
4- Hastanın yaşamsal fonksiyonlarının ( solunum, dolaşım) devamı sağlanmaya çalışılır.
5- Tıbbi yardım istenir (112).

Zehir danışma merkezi (114) : Zehir danışma merkezi 24 saat hizmet
vermektedir.
Zehirlenme vakalarında merkez aranarak, yapılabilecekler hakkında bilgi alınabilir.

Yaralanmalarda İlkyardım

YARALANMALARDA İLK YARDIM

Yara; kesme, vurma, çarpma gibi olaylar sonucu deri ya da deri altı dokusunun bütünlüğünün bozulmasıdır.

Yaralanmalar çeşitli şekillerde olabilir. Bazı yara türleri;
Kesik yara: Cam, bıçak gibi kesici aletlerle olan yaralardır.
Ezik yara: Taş, sopa gibi sert bir cisim ya da yumruk çarpması sonucu olan yaralardır.
Delici yara: Uzun ve sivri aletlerle olan yaralardır.
Enfekte yara: Derin ve kirli yaralar, ısırma, sokma sonucu olan yaralardır.

Yaraların ortak belirtileri:

1- Ağrı,
2- Kanama,
3- Yara kenarlarının ayrılması.

Yaralanmalarda ilk yardım:

1- Kanama varsa durdurulur.
2- Batan cisim varsa çıkarılmaz.
3- Yaralının sağlık kuruluşuna gitmesi sağlanır.
4- Yaralı tetanozdan korunmak için uyarılır.
5- Delici göğüs yaralanmalarında; öncelikle göğüsteki açık yara birkaç kat temiz bez ya da plastik malzeme ile kapatılır. Yaralının bilinci yerindeyse, yarı oturur şekilde oturması sağlanarak sırtı desteklenir ve ayakları 30 cm yükseltilerek şok pozisyonu verilir.
6- Delici karın yaralanmalarında hasta sırt üstü yatırılır. Dışarı çıkmış organlar deri altına ittirilmez, yara üzerinde toplanarak üzeri temiz ve nemli bezle örtülür.
7- Tıbbi yardım istenir (112).

Hayvan Sokmalarında /Isırmalarında İlkyardım

Hayvan Isırmalarında İlkyardım:

Hayvan ısırmalarının önemi:

Kedi köpek vb. hayvanların dişleri sivri ve keskindir. Ağızlarında ise daima mikrop vardır. Isırmaları halinde derindeki dokulara kadar mikropların ulaşmasına neden olurlar. Ayrıca birden fazla ısırmalarında ciddi yaralanmalara yol açabilirler.

Kedi - köpek ısırmalarında ilk yardım:

Hafif yaralanmalarda;

1- Yara 5 dk. Süre ile sabun ve soğuk suyla yıkanır.
2- Yaranın üzeri temiz bir bezle kapatılır.

Ciddi yaralanma ve kanama varsa;

1- Yaraya temiz bir bezle basınç uygulanarak kanama durdurulur.
2- Derhal tıbbi yardım sağlanır ( 112 )
3- Hasta kuduz aşısı için uyarılır.


Arı sokmasında ilk yardım:

1- Arının soktuğu bölge yıkanır.
2- Derinin üzerinden arının iğnesi görünüyorsa çıkarılır.
3- Soğuk uygulama yapılır ( soğuk su ). Amonyak vb. kullanılmaz.
4- Eğer ağızdan sokmuşsa, solunumu güçleştiriyorsa kişinin buz emmesi sağlanır.
5- Ağız içi sokmalarında ve alerjisi olanlar için tıbbi yardım istenir.


Akrep sokmasında ilk yardım:

1- Hasta sakinleştirilir.
2- Sokmanın olduğu bölge hareket ettirilmez.
3- Hasta ya da yaralı yatar pozisyonda tutulur.
4- Sokulan bölgeye soğuk uygulama yapılır.
5- Sokulan yerindört parmak üst bölümüne dolaşımı engellemeyecek şekilde bandaj uygulanır.
6- Turnike uygulanmaz.
7- Yara üzerine hiçbir girişimde bulunulmaz ( kesilmez, emilmez, vb.).
8- Tıbbi yardım istenir (112).


Yılan sokma / ısırmalarında ilk yardım:

1- Hasta sakinleştirilip, dinlenmesi sağlanır.
2- Yara soğuk su ile yıkanır.
3- Yaraya yakın bölgedeki baskı yapabilecek takı ya da eşyalar çıkarılır ( yüzük, bilezik, saat vb.).
4- Yaraya soğuk uygulama yapılır.
5- Yaralanan bölgenin dört parmak üst bölümüne dolaşımı engellemeyecek şekilde bandaj uygulanır.
6- Turnike uygulanmaz.
7- Yaralı mümkün olduğunca hareket ettirilmez.
8- Yara üzerine hiçbir girişimde bulunulmaz ( kesilmez, emilmez, vb. ).
9- Yaralının yaşam bulguları izlenir.
10- Tıbbi yardım istenir (112).


Deniz canlıları sokmasında ilk yardım:

1- Kişi hareket ettirilmez.
2- Temas eden ya da etkilenen vücut bölgesi ovulmaz.
3- Batan diken varsa ve görünüyorsa çıkarılır.
4- Bu hayvanların enzimleri sıcağa karşı dayanıksız olduğundan, temas edilen ya da etkilenen bölgeye sıcak uygulama yapılır.
5- Kişi sağlık kuruluşuna sevk edilir.

1 Mayıs 2012 Salı

Kırıklarda İlkyardım

Kırıklarda İlkyardım :

Kırık; kemik bütünlüğünün bozulmasıdır. Kırıklar, darbe sonucu ya da kendiliğinden oluşur.

Kırık çeşitleri:

1- Kapalı kırık: Kemik bütünlüğü bozulmuştur ancak deri sağlamdır.
2- Açık kırık: Deri bütünlüğü bozulmuştur. Kemik uçları dışarı çıkmıştır, beraberinde kanama ve enfeksiyon riski taşırlar.
3- Parçalı kırık: Kemik birden fazla yerden kırılmıştır.

Kırık belirtileri:

1- Bölgenin hareket edilmesi ile artan yoğun ağrı,
2- Şekil bozukluğu ( Diğer sağlam organ ile karşılaştırılır ),
3- Bölgede şişlik ve kanama sonucu morarma,
4- İşlev kaybı,
5- Hareketlerde kısıtlanma,

Kırığın yol açabileceği olumsuz durumlar:

1- Kırık yakınındaki damar, sinir, kaslarda yaralanma ve sıkışma. ( Kırık bölgede nabız alınamaması, soğukluk, solukluk, aşırı hassasiyet )
2- Kanamaya bağlı şok.
3- Açık kırıklarda enfeksiyon riski görülebilir.

Kırıklarda ilk yardım:

1- Yaşamı tehdit eden başka yaralanma varsa ona öncelik verilir.
2- Hasta ya da yaralı hareket ettirilmez.
3- Ani hareketlerden kaçınılır, kırık kemik düzeltilmeye çalışılmaz.
4- Kırık kolda ise; şişlik oluşacağından yüzük, saat vb. takılar ya da eşyalar çıkartılır.
5- Kırık bölge hareket ettirilmez.
6- Açık kırık varsa; tespitten önce yara üzeri temiz bir bezle kapatılır.
7- Kırık olan bölge, bir üst ve bir alt eklemi de içine alacak şekilde karton, tahta vb. sert cisimle tespit edilir(sağlık ekiplerinin ulaşamayacakları ve taşıma yapılması gereken durumlarda).
8- Tespit edilen bölge yukarıda tutularak dinlenmeye alınır.
9- Kırık bölgede sık aralıklarla (3-5 dk.) nabız, derinin rengi kontrol edilir.
10- Hasta sıcak tutulur.
11- Tıbbi yardım istenir ( 112 ).




Burkulma:

Burkulma; eklem yüzeylerinin anlık olarak ayrılmasıdır

Burkulmalarda ilk yardım:

1- Sıkıştırıcı bir bandajla burkulan eklem, dolaşımı engellemeyecek şekilde tespit edilir.
2- Şişliği azaltmak için bölge yukarı kaldırılır.
3- Soğuk uygulama yapılır.
4- Hareket ettirilmez.
5- Uzun süre geçmiyorsa, tıbbi yardım sağlanır.




Çıkık :

Çıkık; eklem yüzeylerinin kalıcı olarak ayrılmasıdır

Çıkıklarda ilk yardım:

1- Eklem bulunduğu şekilde tespit edilir (sağlık ekiplerinin ulaşamayacakları ve taşıma yapılması gereken durumlarda).
2- Çıkık yerine asla oturtulmaya çalışılmaz.
3- Hasta ya da yaralıya ağızdan hiçbir şey verilmez.
4- Çıkık bölgesinde; nabız, deri rengi, ısı kontrol edilir.
5- Tıbbi yardım istenir ( 112 ).

Donmalarda İlkyardım

DONMALARDA İLK YARDIM

Aşırı soğuk nedeni ile soğuğa maruz kalan bölgeye yeterince kan gitmemesi ve kanın pıhtılaşmasıyla dokularda hasar oluşmasına donma denir.

Birinci derece donmalar:

1- En hafif şeklidir.
2- Deride solukluk, soğukluk hissi
3- Uyuşukluk, halsizlik
4- Daha sonra kızarıklık ve karıncalanma hissi görülür

İkinci derece donmalar:

1- Zarar gören bölgede gerginlik hissi,
2- Şişlik, ağrı, içi su dolu kabarcıklar,
3- Su toplanması, iyileşirken siyah kabuklara dönüşür.

Üçüncü derece donmalar:

Dokuların geriye dönülmez biçimde hasara uğramasıdır. Canlı ve sağlıklı deriden kesin hatları ile ayrılan siyah bir bölge oluşur.


Donmalarda ilk yardım:

1- Hasta ya da yaralı ılık bir ortama alınarak soğukla teması kesilir.
2- Donmaya maruz kalan kişi sakinleştirilir.
3- Donan kişi hareket ettirilmez, kesin istirahat etmesi sağlanır.
4- Kuru giysiler giydirilir.
5- Bilinci açık ise sıcak, şekerli içecekler verilir.
6- Su toplamış bölgeler asla patlatılmaz, üstü örtülür.
7- Donuk bölge asla ovulmaz, kendiliğinden ısınması ya da çözünmesi sağlanır.
8- El ve ayaklar doğal pozisyonda tutulur.
9- Hala halsizlik varsa bezle bandaj yapılır.
10- Tıbbi yardım istenir. (112)

Yanıklarda İlkyardım

YANIKLARDA İLK YARDIM

Ateş, radyasyon, kızgın cisim vb. çeşitli fiziksel ve yakıcı kimyasal etkenlere maruz kalma sonucu oluşan doku bozulmasına yanık denir.

1.Derece yanıklar:

1- Derinin yüzeyinde, kızarıklık (pembe, kırmızı arası renk) şeklinde görülen doku hasarı vardır.
2- Ağrı vericidir.
3- Yanan bölgede hafif şişlik vardır.
4- Genelde 48 saat içinde kendiliğinden iyileşir

2.Derece yanıklar:

1- Derinin 1. ve 2. tabakası etkilenmiştir.
2- En belirgin özelliği deride içi su dolu kabarcıklar ( bül ) oluşmasıdır.
3- Çok ağrılıdır.

3.Derece yanıklar:

1- Derinin tüm tabakaları etkilenir.
2- Kaslar, sinirler, damarlar etkilenebilir.
3- Yanık bölgede beyaz kuru yaradan, siyah renge kadar aşamaları vardır.
4- Ağrısızdır, çünkü bütün sinirler zarar görmüştür.

Yanığın vücutta oluşturduğu olumsuz etkileri:

1- Derinliğine, yaygınlığına ve oluştuğu bölgeye bağlı olarak, organ ve sistemlerde işleyiş bozukluğuna yol açar.
2- Ağrı ve sıvı kaybına bağlı olarak şok meydana gelir.
3- Hasta ya da yaralının kendi vücudunda bulunan mikrop ve toksinlerle enfeksiyon riski oluşur.

Isı ile oluşan yanıklarda ilk yardım:

1- Kişi hala yanıyorsa, paniğe engel olunur, koşması engellenir.
2- Hasta ya da yaralı ıslak battaniye vb. ile sarılır ya da yuvarlanması sağlanarak yanma durdurulmaya çalışılır.
3- Hasta ya da yaralının hava yolu açıklığı ve solunumu değerlendirilir.
4- Yanık çok yaygın değilse yanan bölge en az 20 dk. tazyiksiz ve bol soğuk su altında tutulur.
5- Şişlik oluşabileceğinden saat, yüzük, bilezik vb. takılar çıkarılır.
6- Yanan bölgedeki giysiler çıkarılır (giysi yanan bölgeye yapışmışsa etrafından kesilerek çıkarılması gerekir).
7- Yanan bölge sabunlu su ile dikkatlice temizlenir.
8- Su toplayan yerler patlatılmaz.
9- Yanan bölgelere (el, ayak gibi) birlikte bandaj yapılmaz.
10- Yanık üzeri temiz ve nemli bezle örtülür, yanık üzerine hiçbir madde sürülmez.
11- Hasta ya da yaralı battaniye vb. ile örtülür.
12- Yanan vücut bölgesi geniş ve sağlık kurumu uzaksa, kusma yoksa, bilinci açıksa; sıvı kaybını gidermek amacıyla hasta ya da yaralıya hazırlanan sıvı (1 lt. su+ 1 çay kaşığı karbonat + 1 çay kaşığı tuz), maden suyu vb. içirilir.
13- Tıbbi yardım istenir ( 112 ).



Kimyasal yanıklarda ilk yardım:

1- Yanan bölgedeki giysiler çıkarılarak, kimyasal maddenin deriyle teması kesilir.
2- Yanan bölge bol, tazyiksiz akan suyla, en az 20-25 dk. yıkanır.
3- Hasta ya da yaralı battaniye vb. ile örtülür.
4- Tıbbi yardım istenir ( 112 ).


Elektrik yanıklarında ilk yardım:

1- Olabildiğince soğukkanlı ve sakin olunur.
2- Hasta ya da yaralıya dokunmadan önce elektrik akımı kesilir.
3- Akımı kesme imkânı yoksa yalıtkan bir maddeyle (tahta, plastik) kişinin elektrikle teması engellenir.
4- Hasta ya da yaralının solunum yolu açıklığı ve solunumu değerlendirilmelidir.
5- Hasta ya da yaralı kımıldatılmamalıdır.
6- Hasar gören vücut bölgesi örtülür.
7- Hasta ya da yaralının bilinci açık ve kendini iyi hissediyorsa dahi tıbbi yardım istenir.


Sıcak çarpmasında ilk yardım:

1- Hasta serin ve havadar bir yere alınır.
2- Hastanın giysileri çıkarılır.
3- Hasta sırt üstü yatırılarak, kol ve bacaklar yükseltilir.
4- Bulantı yoksa ve bilinci açıksa; su ve tuz kaybını gidermek için hastaya su, tuz, karbonatla hazırlanan sıvı ya da maden suyu içirilir.

Kanamalarda İlkyardım

KANAMALARDA İLK YARDIM

Damar bütünlüğünün bozulması sonucu kanın damar dışına ( vücut içine ya da dışına ) akmasına kanama denir.

Dış kanamalarda ilk yardım

Amaç:

Kanamayı kısa zamanda kontrol altına almak ve yarayı temiz tutmaktır!

1- Yara üzerine temiz bir bez parçası ya da gazlı bezle direkt baskı uygulanır,
2- Kanama durmazsa; birinci bezi kaldırmadan ikinci bir bez konarak basınç arttırılır,
3- Gerekirse bandaj ile sarılarak kanlanmış bezler kaldırılmadan basınç artırılarak sürdürülür,
4- Kanayan bölgeye en yakın basınç noktasına bası uygulanır,
5- Kanama kol ya da bacaklardaysa ve kırık şüphesi yoksa, kanama bölgesini kalp hizasından yukarıda tutulur,
6- Şok pozisyonu verilir,
7- Sık sık yaşam bulguları kontrol edilir ( 2-3 dk. arayla ).


İç kanmalarda ilk yardım

1- Hasta ya da yaralının bilinci ve solunumu değerlendirilir.
2- Hasta ya da yaralı sırt üstü yatırılarak üzeri örtülür ve ayakları 30 cm. kaldırılır ( şok pozisyonu)
3- Asla ağızdan yiyecek içecek VERİLMEZ.
4- Kapalı kırık varsa, kan damarlarının yaralanmasını önlemek ve bir iç kanamaya sebep olmamak için hasta ya da yaralının hareketsiz kalması sağlanır.
5- Hasta ya da yaralının yaşamsal değişimleri izlenir.
6- Tıbbi yardım istenir (112)

Burun kanamasında ilk yardım

1- Öncelikle sakin olunmalıdır.
2- Hemen hasta ya da yaralının başı öne doğru eğilir.
3- Hasta ya da yaralının mümkünse oturması sağlanır.
4- Hasta ya da yaralının burun kanatları iki parmakla sıkıştırılır.
5- Bu işleme yaklaşık 5 dk kadar devam edilir.
6- Kanamanın durmaması halinde hasta ya da yaralının en yakın sağlık kuruluşuna götürülmesi sağlanır.



Kulak kanamasında ilk yardım

Kanama hafifse:

1- Temiz bir bezle temizlenir.

Kanama ciddi ise;

1- Kulak tıkanmadan gazlı bezle kapatılır.
2- Hasta ya da yaralının hareketsiz olarak, kanayan kulak üzerine yan yatması sağlanır.
3- Tıbbi yardım istenir (112)
4- Unutulmamalıdır ki; kulak kanaması olası bir beyin kanamasının habercisi olabilir.

Solunum Yolu Tıkanıklıklarında İlkyardım, Heimlich Manevrası

SOLUNUM YOLU TIKANIKLARINDA İLK YARDIM

Solunum yolunun, solunumu gerçekleştirmesi için gerekli havanın geçmesine engel olacak şekilde tıkanmasıdır.

İki türlü tıkanma vardır:

1- Kısmi tıkanma:

Az da olsa, bir miktar hava geçişinin olduğu duruma kısmi tıkanma denir.
Kısmi tıkanma durumunda; kişi öksürür, nefes alabilir, konuşabilir.
İlk yardım olarak, kişiye dokunulmaz ve öksürmeye teşvik edilir.

2- Tam tıkanma:

Hava girişinin tamamen engellendiği duruma tam tıkanma denir.
Tam tıkanma durumunda; kişi nefes alamaz, acı çeker gibi ellerini boynuna götürür, konuşamaz, rengi morarmıştır.

İlk yardım olarak, Heimlich Manevrası yapılır.

Yetişkin ve Çocuklarda Heimlich Manevrası;

1- Hasta ayakta ya da oturur pozisyonda olabilir.
2- Bilinci kontrol edilir.
3- Sırtına iki kürek kemiği arasına 5-7 kez vurulur.
4- Cismin çıkıp - çıkmadığı ağız içerisinden kontrol edilir.
5- Çıkmadıysa, arkadan sarılarak gövdesi kavranır.
6- Bir el yumruk yapılarak, başparmak çıkıntısı midenin üst kısmına, göğüs kemiği altına gelecek şekilde yerleştirilir. Diğer el ile yumruk yapılan el kavranır.
7- Kuvvetle arkaya ve yukarı doğru bastırılır.
8- Bu hareket 5-7 kez yabancı cisim çıkıncaya kadar tekrarlanılır.

İlkyardım Nedir?

GENEL BİLGİLER

İlk Yardım:

Herhangi bir kaza yada yaşamı tehlikeye düşüren bir durumda, sağlık görevlilerinin tıbbi yardımı sağlanıncaya kadar, hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önlemek amacıyla olay yerinde, tıbbi araç gereç aranmaksızın mevcut araç ve gereçlerle yapılan ilaçsız uygulamalardır.

İlk Yardımcı:

İlk yardımın tanımında belirtilen amaç doğrultusunda, hasta ya da yaralıya tıbbi araç-gereç aranmaksızın mevcut araç-gereçlerle, sağlık ekibi gelinceye kadar, ilaçsız uygulamaları yapan, en az Temel İlk Yardım Eğitimine katılıp “ilkyardımcı sertifikası” almış kişidir.

İlk Yardımın Öncelikli Amaçları

1- Yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesini sağlamak,
2- Hasta ya da yaralının durumunun kötüleşmesini engellemek,
3- İyileştirmeyi kolaylaştırmak.

İlk Yardım Temel Uygulamaları:

İlk yardımda temel uygulamalar, Koruma, Bildirme ve Kurtarma (KBK) olarak üçe ayrılmaktadır.

Koruma:

Olay yerinde olası tehlikeleri belirleyerek güvenli bir çevre oluşturmaktır.

Olay trafik kazası ise;

1- Kazaya uğrayan araç mümkünse güvenli bir alana alınmalıdır.
2- Olay yeri görünebilir biçimde işaretlenmelidir.
3- Meraklı kişiler olay yerinden uzaklaştırılmalıdır.
4- Kazaya uğrayan aracın kontak anahtarı kapatılmalıdır.
5- Arcın yakınında sigara içilmemeli ve içilmesine izin verilmemelidir.

Olay yerinde gaz varlığı söz konusu ise, patlama ve zehirlenmelerin önlenmesi için;

1- Gaz tüpünün vanası kapatılmalı, ortam havalandırılmalıdır.
2- Kıvılcım oluşturacak ışıklandırma ya da çağrı araçlarının kullanımına izin verilmemelidir.

Her türlü olayda;

1- Öncelikle olay yeri güvenliği sağlanmalıdır.
2- Olay yeri güvenliği sağlanabiliniyor ise, hasta ya da yaralılar kesinlikle yerlerinden kımıldatılmamalıdır.
3- Hasta ya da yaralılar yaşam bulguları yönünden değerlendirilmelidir.
4- Bilinç kaybı olanlar ile solunum, dolaşım, kanama vb. problemi olan hasta ya da yaralılar belirlenerek, öncelikle müdahale edilmelidir.
5- Kanamalı durumlarda Hepatit B, C, ve HIV/AIDS gibi hastalıklara karşı korunmak için müdahaleden önce mutlaka eldiven giyilmelidir.

Bildirme:

Herhangi bir kaza ya da ani bir hastalık durumunda, tıbbi yardım için en hızlı şekilde 112 aranarak haber verilmesidir. Duruma göre itfaiye (110), zehir danışma merkezi (114), emniyet güçleri (Polis-155 / Jandarma-156) de aranabilir.

Tıbbi yardım için 112 arandığında; kesin yer ve adres, olayın tanımı, hasta ya da yaralı sayısı, durumları, arayan kişi, hangi numaradan aradığı, nasıl bir yardım alındığı ya da olay yerindeki olanaklar açıklanmalıdır.

Kurtarma:

Olay yerinde hasta yaralılara müdahale; hızlı ancak sakin ve bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Hasta ya da yaralının durumunun değerlendirilmesine bağlı olarak ilk yardım yapılmalıdır. Eğer ilk yardım bilinmiyorsa asla hasta ya da yaralıya dokunulmamalı ve yaralı kımıldatılmamalıdır.

İlk yardımcının müdahalede yapması gerekenler

1- Hasta ya da yaralının durumunu değerlendirmek (bilinç ve solunum ),
2- Hasta ya da yaralının korku ve endişelerini gidermek,
3- Hasta ya da yaralıya müdahalede yardımcı olacak kişileri organize etmek,
4- Hasta ya da yaralının durumunun ağırlaşmasını engellemek için gerekli müdahalede bulunmak,
5- Kanama, kırık, çıkık ve burkulma vb. durumlarda yerinde müdahale etmek.
6- Hasta ya da yaralının yarasını görmesine izin vermemek,
7- Hasta ya da yaralıları hareket ettirmeden müdahalede bulunmak,
8- Hasta ya da yaralıların en uygun yöntemlerle en yakın sağlık kuruluşuna sevkini sağlamak ( 112 ),
9- Olay yeri güvenliği açısından herhangi bir tehlike yok ise, hasta ya da yaralıyı kesinlikle yerinden kımıldatmamak.

Şok ve Şokta İlkyardım

ŞOK NEDİR?

Kalp-damar sisteminin yaşamsal organlara uygun oranda kanlanma yapamaması nedeniyle ortaya çıkan ve tansiyon düşüklüğü ile seyreden ani gelişen dolaşım yetmezliğidir.


ŞOK ÇEŞİTLERİ

Nedenlerine göre;

1- Kalp kökenli şok: Kalp sistemindeki yetersizliğe bağlı gelişir.
2- Kan ve sıvı kaybına bağlı şok: Vücutta sıvı kaybına bağlı gelişir.
3- Zehirlenme sonucu şok: Zehirlenmeye bağlı gelişir.
4- Alerjik reaksiyon ile oluşan şok: Kişide alerjiye bağlı gelişir.


ŞOK BELİRTİLERİ NELERDİR?

1- Endişe, huzursuzluk,
2- Hızlı ve zayıf nabız.
3- Hızlı ve yüzeyel solunum,
4- Ciltte solukluk, soğukluk ve nemlilik,
5- Dudaklar çevresinde solukluk, yada morarma,
6- Susuzluk hissi,
7- Bilinç seviyesinde azalma


ŞOKTA İLKYARDIM

1- Çevre ve İlk yardımcı güvenliği sağlanır.
2- Endişe ve korkuları giderilir.
3- Hava yolu açık tutulur.
4- Hasta/Yaralının temiz hava soluması sağlanır.
5- Kanama varsa hemen durdurulur
6- Şok pozisyonu verilir
7- Hasta/ Yaralı sıcak tutulur
8- Hareket ettirilmez.
9- Hızlı bir şekilde 1-1-2 aranır


ŞOK POZİSYONU NASIL VERİLİR?

1- Hasta / Yaralı düz olarak yatırılır.
2- Hasta/Yaralı nın bacakları 30 cm. kadar yukarı kaldırılarak altına destek konur.
3- Üzeri örtülerek ısıtılır.
4- Yardım gelinceye kadar hasta/yaralı nın yanında kalınmalıdır.
5- Belirli aralıklarla yaşam bulguları değerlendirilmelidir.

Anne Sütü İle Beslenme

ANNE SÜTÜ İLE BESLENME:

Yenidoğan bebeğin tam ve sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebilmesi ancak anne ve bebek arasındaki karşılıklı ilgiye dayanan başarılı bir beslenme ile sağlanır. Bebeğin durumu uygun olduğu taktirde doğumdan hemen sonra, annenin çocuğunu emzirmesinde hiçbir sakınca yoktur.

Anne sütü, 6-12 ay boyunca bebeğin biyolojik ve psikolojik tüm gereksinimlerini karşılayan ve yeri doldurulamayacak tek ideal besindir.

Anne sütü doğumdan hemen sonra salgılanmaya başlar. Yenidoğan bebeğin ilk bakımı yapıldıktan sonra hemen annesini emmelidir. Özellikle ağız sütünün (Kolostrum-colostrum) verilmesi gerekir.

Anne memesinden ilk önce kolostrum salgılanır. Kolostrum açık ve renksiz bir sıvıdır. İçerisinde koruyucu antikorlar, yüksek düzeyde protein ve mineraller içerir.

Doğumdan 2-4 gün sonra süt salgılanmaya başlar. Beyaz görünümde ve kolostrumdan yüksek düzeyde yağ ve laktoz içerir.

Anne sütü, bebeklere gereksinimi olan tü besin öğelerini tek başına ilk 4-6 ay sağlayabilen en iyi besindir. Kazeini az buna karşılık laktalbumin ve laktaglobulin gibi küçük moleküllü proteinlerce zengindir. Bu nedenle sindirimi çok kolaydır.

Her sağlıklı yenidoğan bebek emmesini bilerek dünyaya gelir. Annesinin sütü ilk günlerde azdır, ancak bebek için yeterli ve çok besleyicidir.

Bebek almıyor veya anne sütü yeterince gelmiyor diyerek ek besine başlamada acele etmemek gerekir. Süt salgılanmasında rol oynayan en önemli uyarı düzenli aralıklarla sütün emme ile boşaltılmasıdır. Bazı bebeklerin ilk günlerde emmesi zayıf olabilir. Böyle bir durumda süt pompa ile boşaltılmalıdır. Bu hormonal mekanizmadan daha etkili bir uyarıdır.

Anne sütünde bebeğin büyümesini ve gelişmesini sağlayan hormonlar yeterli düzeydedir. Bebeğe geçen bağışıklık maddeleri ile bebeği hastalıklara karşı korur.

Süt verme uterus kontraksiyonlarına yol açtığından doğumdan sonra uterusun çabuk küçülmesi bakımından anneye yarar sağlar.

Genel bir kural olmamakla beraber, emzirme işlemi annede ovülasyonu bir süre engeller. Bebeğini kendi sütü ile besleyen kadınlarda meme kanseri insidansı daha düşüktür.

Yapay beslenen çocuklarda görülen süt alerjisi anne sütü alanlarda görülmez. Anne sütü ile beslenen bebeklerde pişiklere daha az rastlanır.

Anne sütü ile beslenme, anne-çocuk ilişkisini en iyi şekilde sağlar. Anne ile çocuk arasında sevgi bağı kurar. Çocukta mutluluk ve güven duygusunu geliştirir.

Unutulmamalıdır ki anne sütü kolay ve hazır bir besindir. Isısı çocuğa uygundur. Isıtma ve hazırlık gerektirmez. Satın alınmaz ve mikropsuzdur.

Bebekler ilk birkaç gün isteklerine göre emzirilirler ve her ağlayışında beslenebilirler. Sıkı bir program uygulamak doğru değildir. Bebek doyana kadar emzirilmelidir. İlk günlerde özellikle küçük ve zayıf bebekler çabuk yorulurlar. Bebek başlangıçta her bir seferde ortalama 10-15 dakika emer. Çok az emen bebekler sık sık emzirilmelidir. Bebeği sık sık emzirmekle süt yapımı uyarılır.

Emzirme süresi bebekten bebeğe değişebilir. Ortalama olarak her iki meme 20-30 dakika emzirilmelidir. Zamanla bebek güçlenip daha iyi emer. Karnını iyice doyurup daha geç acıkır. Böylece 3-4 saatte bir emmeye başlar. Gece emzirmeleri zamanla kaldırılabilir. 40 günden sonra emzirme süresini düzene koymakta fayda vardır.

Anne emzirmeye başladığında önce hangi memeyi verdiyse ikinci emzirmede diğerinden başlamalıdır. Çünkü bebek ilk emdiği memedeki sütü daha iyi boşaltır. Hep aynı memeden emzirmeye başlanırsa diğer memede bir miktar süt kalacağından o memenin sütü kesilebilir. Böyle bir durumda geride kalan süt boşaltılmalıdır.

Anne sütü yeterli D vitamini ve demir içermediğinden kış aylarında günde 400 İÜ D vitamini, 4. aydan sonra demir içeren yiyecekler verilmelidir.

Anne sütünün yeterli olduğunun kanıtı, bebekte tartı artmasının normal tempoda devam etmesidir. Bebek ilk ay 15 günde bir daha sonra her ay tartılmalıdır. Bebeğin 0-3 ay arasında haftada ortalama 200 gr, 4-6. aylarda haftada 150 gr, 7-9. aylarda haftada 100 gr tartı alması yeterli beslendiğini gösterir.

Anne sütünün az olması, meme başı bozuklukları, annenin bulaşıcı bir hastalığının olması, annenin ileri derecede böbrek, kan, kalp ve akıl hastası olması, çocuğun ağzında şekil bozuklukları olması (yarık dudak ve yarık damak olması) ya da hasta olması (nezle, burun tıkanıklığı vb) halinde emzirme işlemi yapılamaz.

Annenin sütünün bol gelmesi için günde en az iki bardak süt içmesi veya süt yerine yoğurt ve peynir gibi süt ürünleri yemesi, bol sulu besinler alması, her öğünde kuru fasülye, nohut, mercimek, et, tavuk, balık, bol sebze ve meyve yemelidir.